Kışın Güzel Gidecek Kış Temalı Filmler

Kış, soğukları da üfleyerek beraberinde getirdiğinde sıcacık evime kapanıp kış temalı filmleri izlemeyi çok severim. Dışarıda soğuk tüm açlığı ile havayı ele geçirirken aynı atmosferin bir filmle birlikte bana taşınması ve tenime bir türlü temas edememesi hoşuma gider. Battaniyeme daha sıkı sarılır, peşinde bir ısı konvoyu ile boğazımdan akan sıcak içeceğimden bir yudum daha alır keyfime bakarım. Kış, evde, sıcak ve filmimin başında olduğum sürece en sevdiğim mevsimdir. Peki neler izleyebiliriz, sırasız bir şekilde sizlerle küçük bir liste paylaşmak istiyorum.

1- Arctic

2018 yapımı Arctic’te Mads Mikkelsen oynuyor diyerek tüm dikkatleri üzerime çekmek istiyorum öncelikle. Hatta ve hatta iki oyunculuk kadrosundan birinde Mads Mikkelsen yer alıyor. Film, kutuplarda bir adamın hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Sizi baştan aşağı soğuktan titreten, güçlü bir atmosferi var. Çok güçlü bir film diyemesem de, seyri kesinlikle keyifli bir film. 1,30 saat boyunca ekranda sadece kar, kış ve perperişan bir Mads Mikkelsen var.

2- The Hateful Eight

Çıkışını yaptığı 2016 yılında Hateful Eight, bir Tarantino filmi olduğu için haliyle epey konuşulmuştu. Buz gibi soğukta geçen ve Western temaya ev sahipliği yapan bir Tarantino filmi! Daha ne olsun? Samuel L. Jackson, Kurt Russell, Jennifer Jason Leigh, Walton Goggins, Tim Roth, Michael Madsen ve Bruce Dern gibi ünlü oyuncuları bir araya getiriyor ve hatta soğuğun ortasında bir dağ evinde kapalı bırakıyor. Dağ evinde cereyan eden olayları izlemek ise bir hayli keyifli.

3- Snowpiercer

Yönetmenliğini, Parasite filmi ile çok fazla duyduğumuz  Bong Joon-ho‘nun üstlendiği eski filmlerinden biri. 2013 yapımı Snowpiercer’da Chris Evans, Tilda Swinton, Ed Harris gibi ünlü isimlerle de karşılaşıyoruz. Konusu ise bir hayli ilginç. Dünya yüzeyinin bir felaket sonrası tamamen karla kaplandığı ve yaşanamaz olduğu bir senaryoda, insanlar Dünya’nın çevresinde kesintisiz güçle dönen bir trenin içinde hapsolmuşlar. Yaşamlarını bu trenin içerisinde sürdürüyorlar ve elbette insanın olduğu yerde her zaman sınıf farklılıkları ortaya çıkıyor. 

4- Noi Albinoi

Bu kez filmimiz bizi İzlanda‘ya, varoluşçu bir hikayeye götürüyor. Kuzey İzlanda’da kendi küçük ve mütevazi hayatını yaşayan Noi‘nin hikayesini ele alan film Dagur Kari‘nin ilk uzun metrajlı filmidir. 17 yaşındaki Noi’nin babasıyla sıkıntılı bir ilişkisi vardır ve okul hayatı için de pek parlak denilemez. Noi, her şeyiyle ayrışmış, herkesin birbirini tanıdığı küçücük İzlanda kasabasına hapsolmuştur. Bütün bunları dindiren şey ise bir gün kasabadaki benzin istasyonunda gördüğü Iris olur. İzlanda’nın harika ve buz gibi manzaralarına karşın Noi’nin sıcacık hikayesi oldukça iç ısıtıcı. Finali ise Donnie Darko tadında. 

5- Klaus

Geçen sene yılbaşı döneminde çıkmış olan Klaus’u, yeni yıla yaklaşırken izlemiştim. Tam da böyle bir zamanda izlenecek türden bir animasyon! Netflix‘in ilk orijinal animasyon filmi adını da taşıyan Klaus’u, harika görselliği ve şöyle tatlı bir iç geçirten hikayesi ile çok sevmiştim. Üstelik müziklerini de hala dinliyorum. Klaus’un ana karakteri huysuz bir postacı. Smeerensburg’un yeni postacısı olan bu postacı, orada oyuncak yapmaktan hoşlanan Klaus ile tanışıyor. Bu oyuncakları hep birlikte kasabaya dağıtmaya başlıyorlar. Aslında bir Noel Baba’nın ortaya çıkış hikayesini sunuyor bize Klaus ve bunu harika bir şekilde yapıyor.

6- Fargo

Coen Kardeşler‘in absürd sinematik anlatımını kış ve suç temaları ile birleştiriyor Fargo. 1996 yapımı olan film, borçlarını ödeyebilmek için karısını kaçıran bir adamın hikayesine yer veriyor. Çünkü karısının babası oldukça zengin bir adam ve Jerry, fidye istemenin iyi bir fikir olduğunu düşünüyor. Bunu yapmaları için iki adam kiralamaya karar veriyor. İlginç karakterlerinin yanında ilginç olaylara yer veriyor Fargo. Bol bol Steve Buscemi ve kan görüyoruz. 

7- Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap

Narnia serisini daha sonrasında takip etmesem de, Aslan, Cadı ve Dolap kesinlikle bende yer edinmiş filmlerden biri. Pevensie ailesinin dört çocuğu, savaş nedeni ile daha güvende olacakları bir profesörün yanında kalmaya başlarlar. Bir gün saklambaç oynarlarken kardeşlerden en küçüğü Lucy, dolaba saklanmak ister. Ancak bu dolap çok farklı bir diyara açılmaktadır. Lucy’nin dolabı açıp karlara ayak bamasıyla kendi yüzüme çarpan soğuk havayı asla unutamıyorum. Ayrıca Tilda Swinton’un Buzlar Kraliçesi, hep hatırladığım, çok sevdiğim bir karakter.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.