Fleabag, Prime Video‘nun oldukça uygun bir fiyata Türkiye’ye gelmesiyle birlikte daha çok izleyiciye ulaşmayı başarmış ve pek çok kişinin de gözbebeği olmuştu. Fleabag’in ardından rotamı tarzını ve olaylara yaklaşımını çok sevdiğim Phoebe Waller-Bridge‘in bir diğer dizisi 2016 çıkışlı Crashing‘e çevirdim. İstemsizce bu diziyi Fleabag ile kıyaslayıp onun kadar beğenmeyeceğime dair kendimi katı bir şekilde ikna ederek izlemeye başlamıştım. En sonunda ise zaten bir sezondan ve kısıtlı bölümlerden oluşan diziyi bir çırpıda bitirmiş olarak buldum kendimi.
İlişkiler üzerine bir başka komedi
Bir arkadaş grubunu, ilişkileri konu alan dizilerde karakterlere bölümler, belki de sezonlar süren bir süreçten sonra ısınırız. Onları tanımamız, tepkilerine alışıp bu tepkileri komik bulmamız doğal olarak zaman alan süreçtir. Crashing’de ise bu durum sadece iki bölüm sürdü. İkinci bölümün ortasında herkesi sanki uzun zamandır tanıyor gibiydim.
Dizi eski, kullanılmayan bir hastanenin odalarında konaklayan bir grup insan üzerinde duruyor. Londra’da emlak fiyatları çok pahalı olduğundan insanlar yaşadıkları yeri korumaları şartıyla kullanılmayan binalarda ”mülk koruyucuları” ismi ile uygun bir kiraya konaklayabiliyorlar. Böylece Crashing geçtiği mekanla ile bile alışılmadık olmayı başarıyor.
İstenmeyen ziyaretçi
Crashing, oldukça alışılmadık, renkli karakterlerden oluşuyor. Karakterlerden birini yine dizinin senaryosunda da adı geçen Phoebe Waller-Bridge üstleniyor. Phoebe’nin canlandırdığı Lulu karakteri, bir süredir görüşmediği çocukluk arkadaşı Anthony‘i ziyaret ediyor ve bu durum, karakterlerimiz için tüm gidişatı değiştiriyor. Lulu ve Anthony, farkında olmasalar da birbirlerinden hoşlanıyor, önlenemez bir çekim yaşıyorlar. Anthony’nin başka biriyle nişanlı olması da bu tuhaf duruma daha da tuhaf bir hal katıyor.
Rengarenk karakterler
Dizinin en hoşuma giden yanlarından biri, karakterlerin kendine özgü diyebileceğimiz farklarla birbirlerinden ayrılmaları. Lulu daha dobra ve özgüvenli, eğlenceli ve patavatsız bir karakterken Anthony’nin kız arkadaşı Kate katı, kuralcı ve özgüvensiz bir duruş sergiliyor. Bu farklar karakterlerin birbirleri için güç durumlar yaratmalarına sebep oluyor. Lulu’nun gelişinin Kate üzerinde yarattığı değişimleri izlemek de oldukça keyifli ve özel.
Crashing, sadece ön planda olan karakterlerle değil, diziyi süsleyen diğer karakterleriyle de çok ilgi çekici. Karakterler, oldukça dinamik ikililer şeklinde ayrılmış durumda. Diğer ikilimiz bastırdığı cinsiyetini sürekli cinsellik konuşarak örtmeye çalışan kaba saba Sam ve tesadüfen tanıştığı, itiraf edemediği bir çekim yaşadığı sevimli mi sevimli Fred. Bu ikiliye Sam’i kıskançlık krizlerine sokan Will karakteri de eklenince, bu üç karakter de sürekli zor durumlara düşüyor.
Zaten Crashing, aslında Phoebe Waller-Bridge’in daha önce yazmış olduğu ”Anthony and Lulu” ile ”Sam and Fred” isimlerinde iki tiyatro oyununun diziye uyarlanmış hali.
Son ikilimiz ise bir genç ve enerjik bir ressam olan Melody ve yeni boşanmış, oldukça mutsuz ve orta yaşlı Colin. Melody, Colin’in mutsuzluğunun resimlerini çizmek isterken Colin tam bir eziyet çekiyor.
Kısacası Crashing, birbirlerinden çok farklı karakterlerden oluşan, birbirlerinden ayrılamayan ama birbirlerine sürekli güçlük çektiren zıt karakterlerin yarattığı bir absürt ve durum komedisi. Netflix‘de 6 bölümden oluşan bu kısacık diziye vakit ayırırsanız, birkaç saatinizi şenlendireceğini garanti eder ve şiddetle öneririz.