Selamlar pek sevgili dostlar!
Sizlerle bugün biraz vahşet, biraz aşk, biraz uyuşturucu e tabii ki de biraz da seksten konuşacağız. Ne alaka dediğinizi duyar gibiyim hemen konuya giriyorum. Gaspar Noé arkadaşlar! Az önce söylediğim tüm özellikleri, her filminde sınırları zorlayarak veren bu yönetmenin Enter The Void’inden bahsedeceğiz. Derinlemesine bir inceleme olmamakla birlikte tadında bir yazı olacağını umuyorum. Umarım beğenirsiniz.
Sert. Aykırı. Noé.
Enter the Void, Gaspar Noé’nin beşinci uzun metrajlı filmi ve bence en iyi filmi. Noé filmografisiyle hiç tanışmamışsanız eğer size şöyle bahsedeyim filmlerinden: Noé çağımızın en aykırı yönetmenlerinden biri. Noé’nin işlediği konular genelde sert olur. Seks, uyuşturucu, vahşet düzeyinde şiddet gibi…
Enter The Void’den bahsetmek gerekirse, film iki kardeşin hikayesini reenkarnasyon ile harmanlayıp bizlere sunuyor. Reenkarnasyon konusu, filmlerde genellikle karmaşık twistler kullanılarak verilir. Kimimiz anlarız, kimimiz ise ne izledim ben diye tepkiler veririz. Enter the Void’in tutarlı bir bilimkurgu ve yoğun bir senaryo amacı gütmemesiyle böyle ikilemlerde kalmıyoruz. Filmi baştan sona tecrübe etmeniz her şeyin yerine oturması için yeterli oluyor. Ben Noé’nin her filminin bir tecrübe olduğunu düşünüyorum. Herkesin -içeriklerine katlanabilenlerin- tecrübe etmesi gerekiyor.
Soyut Bir Yolculuk
Enter the Void spiritüel bir yolculuk filmi. Noé’nin kimisi tarafından deliler gibi övülen kimisi içinse nefret edilen, mide bulandıran kamera kullanımı bunu size çok güzel aşılıyor. Kamera sizi adeta orada bulunan bir ruhmuşsunuz gibi yaşanılan olaylara tanık ediyor. Tabii ki böyle olunca da 360 derece dönen kamera kullanımları devreye giriyor. Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki bu filmde kamera sabit kalmıyor hiçbir zaman. Uçuyor, ters dönüyor sizi büyüleyici bir yolculuğa tanık ediyor.
Filmde çok uzun tek çekim sahneler var. Çoğu sahneyi birinci kişi açısından izliyoruz. Bazı sahneler var ki hayran bırakıyor. Önceden de söylediğim gibi kamera bu filmin en önemli etkeni. Sizi bu filmin içine sokan, olayları yaşatan ve tecrübe ettiren en büyük etken Noé’nin kamera kullanımı.
Baş Döndüren Mükemmel Renkler!
Filmin kamera kullanımından sonra beni en çok etkileyen tarafı renk paleti aslında. “LSD” renk paleti olarak da adlandırılan bu epileptik ve büyüleyici neon renkler Enter the Void’in en büyük getirisini oluşturuyor. O spiritüel havayı bu muazzam ve harika ötesi renklerle harmanlayınca kendinizi hipnotize olmuş gibi hissediyorsunuz. Ekranda olaylar gelişiyor. Kameralar dönüyor. Işıklar patlıyor ve siz de sadece bakabiliyorsunuz. Tepki süreniz bile olmuyor bazen.
Yazıyı sonlandırmadan önce son olarak filmin başında giren “credits” sekansına da ayrı bir parantez açmak isterim doğrusu. Alışılmışın dışında, hızlı ve birazdan izleyeceğin filmin rahatsız ediciliğini daha en başından veren bir sekans var karşımızda. Gerçekten hayranlık duyulası.
Buraya kadar benimle birlikte geldiyseniz çok teşekkür ederim. Yorumlarda siz de belirtin Enter The Void’i izlediniz mi? İzlediyseniz beğendiniz mi?
Şimdilik hoşça kalın!