2018 yıllarında Atomic Heart’ı gördüğümde şu an oynamış olduğum şeyi asla beklemiyordum. Daha etkileyici atmosfer, gerilim dolu bir oynanış ve hikayeyi oyunun geneline yayan güzel bölüm tasarımlarına sahip bir oyun bekliyordum. Mundfish isimli deneyimsiz stüdyodan yeni ve muhteşem bir Bioshock oyunu beklemek haksızlık olur. O yüzden kusurları olacağını bilerek beklentimi düşük tutuyordum ama mesele beklentimin yüksek olması değilmiş. Tamamen başka bir oyun bekliyormuşum…

Güzel Hikaye Ama Sıkıcı Başlangıç
Alternatif bir evrende Rusya, robot teknolojisinde çığır açan buluşlara sahiptir. Dost canlısı ve insanlığın hayatını kolaylaştıran bu robotlar tüm dünyaya yayılmıştır. Rusya tüm ülkelere bu robotları satıyor ve inanılmaz kar ediyor. Bazı ülkeler bu durumdan memnun olmasa da çareleri olmadığı için mecburen alıyorlar. İnsanların kafasına takılan bir cihaz ile robotlarla doğrudan iletişim kurmalarını sağlayacak yeni ürünün lansmanı için Rusya’da kutlamalar başlıyor. Bütün bu kutlamalara binbaşı P3 olarak şahit olduktan sonra yakındaki bir tesisi kontrol etmeye gidiyoruz. Tesise yaklaştığımızda ise robotlar tarafından saldırıya uğruyoruz. Barışçıl robotlar savaş moduna girmiş ve araştırma tesisindeki herkesi parçalara ayırmış. Eğer dünya tarafından bu duyurulursa Rusya ağır bir darbe alacak ve yeni teknolojilerini kimse istemeyecek. Tesiste neler olduğunu çözmek ve robotları eski haline çevirmek için kısıtlı vaktimiz var!

Hikayeyi Nasıl Buldunuz?
Güzel, değil mi? Hikayesel olarak güzel başlangıç olsa da ben işleyişi hiç sevemedim. Oyun başında hiçbir şeyle etkileşime giremiyor, yürüme simülasyonu bir oyunun tadını çıkarmaya çalışıyorsunuz. Half Life‘taki tren sahnesiyle olan açılışı gibi. Ve Atomic Heart bunu 2 kere yapıyor. Önce bir botla suda giderek bu sekansı yaşıyorsunuz, sonra bir araçla uçarak ikinci kez bu sekansı yaşıyorsunuz. Daha oyunu hiç oynatmadan uzun diyaloglarla size bir sürü şey anlatıyor. Bunu önemsemem için önce oyunu deneyimlemeye başlamam lazım, oyunun beni içine (immersion) çekmesi lazım. Bazılarının bu sekans hoşuna gitmiş. Belki sizin de hoşunuza gidebilir, ama ne yazık ki başlangıçtaki tek sıkıntı bu değil.

Oyunun İlk Yarısındaki Sıkıntılar
Oynanış tam olmamış mı? Oyunun başında verilen balta aşırı hantal. Tuşa basıyorsunuz ve sanki input lag (komut girişi gecikmesi) varmış gibi baltayı çok geç savuruyor. Ayarlara baktım. Input Lag’ı düşüren NVIDIA Reflex’in açık olmasına rağmen böyle bir şey yaşayınca herhalde becerememişler dedim. Çünkü baltayı bu kadar geç vurunca, vuruş hissini de alamıyorsunuz. Robota mı vurdum havaya mı vurdum çok belirsiz. Meğersem oyun bilinçli olarak saldırı hızı çok düşük bir balta vermiş, saldırı hızı daha yüksek ve güçlü olan ekipmanları oyunun ortasına saklamış. Oyun tasarımcısı olarak gelişim hissini vermek için yaptıkları şey normal ama yapış şekilleri yanlış. Hasarını düşürseler veya tekrar vurması için bir bekleme süresi koysalar daha iyiymiş. Direkt kullanıcı deneyimini düşüren ve oynanışı zayıflatan bir şekilde yapmaları çok büyük hata. Çünkü ben zaten oyunun içine girmekte zorlanmıştım, üstüne oynanış da pek tatmin etmeyince oyunu nerdeyse bırakacaktım. Sadece bu balta değil, eğlenceli ve güçlü tüm ekipmanları/yetenekleri oyunun ilerisine atmışlar. Bildiğin kendi oyunlarını sabote etmişler. Mesela Bioshock’ta insanlara elektrik atarsın ve onların vücutlarında elektriğin gezdiğini görürsün. Hala hasar yerlerken ve sersemlemişken vurursun. Atomic Heart’ta ise elektrik yeteneğinin başlangıç halini işlevsiz bir forma sokmuşlar, bunu oyunda kaynak toplayarak normal hale getirmeni istemişler.

Oyunun ilk yarısıyla ilgili son şikayetim ise bölüm tasarımları. Nedenini anlamadığım bir şekilde baştaki bölüm tasarımları sadece basit kutulardan oluşuyor. Çok özensiz, aşırı sade bir şekilde yapmışlar. Stajyere yaptırmışlar gibi amatörce hissettiriyor. Belki başlangıç kısımdaki bölümleri daha sonradan tasarlamışlardır ve vakitleri az olduğu için aceleyle özensiz yapmışlardır. Şöyle hayal edebilirsiniz, düz bir koridor var, hem sağınızda hem solunuzda 2 tane kutu oda var. Bunlardaki eşyaları toplayıp ilerliyorsunuz, ilerde başka bir kutu var. Şaşırdınız mı? Dishonored veya Bioshock gibi muhteşem bir bölüm tasarımı beklemiyordum da bu kadar baştan savma bir iş de beklemiyordum. Bu kutular arasında yaptığımız görevler de felaket. Şu anahtarı bul tarzı görevler. Ama güzel yanını söyleyeyim, oyun hep böyle devam etmiyor. Güzel tasarlanmış bölümler de var. Evet, yıllardır beklediğim oyundan böyle yavan bir açılış beklemiyordum. Oyunu bırakmakla bırakmamak arasında gidip geliyordum. Daha sonra yıllarca beklemişim ve bu tarz çizgisel FPS oyun sık çıkmıyor, en azından bitireyim de yılın oyunlarını yorumlarken fikrim olur dedim. İyi ki de demişim. Oynanış güzelleştikçe ve oyunun formunu anladıkça daha çok keyif aldım.

Oyunun Yapısı
Şimdi size büyük bir iyilik yapacağım. Oyunu oynamadan önce yapısını anlarsanız çok daha rahat oyunun içine girersiniz. Mundfish oyunu anlatmakta bence pek başarılı olamadı. Atomic Heart alternatif bir Bioshock oyunu kesinlikle değil. Ne yazık ki yakınından bile geçmiyor. Bioshock soslu ve Far Cry kokulu aksiyon-macera oyunu. Bioshock kısmında fena değiller de Far Cry kısmında bence ellerine yüzlerine bulaştırmışlar.

Bioshock Soslu
Hikaye olarak Bioshock beklentinizi karşılayabilir ama oynanış kısmında söz veremeyeceğim. Grafikler enfes ama Bioshock’taki gibi gerilim dolu doyurucu bir atmosfer yok. En mükemmeli oluncaya dek onlarca kez silinip baştan yapılan muhteşem bölüm tasarımları yok. Oyun ilerledikçe değişen bir çevre tasarımı da yok. Her yer tesis, görsel olarak hep birbirine benziyor ve sürekli aynı şeyi görmekten bunalıyorsunuz. Göreceğiniz tek farklı tasarım tiyatro bölümü olacak. (Tesadüfe bak Bioshock’ta da Tiyatro bölümü vardı.) Çevre tasarımı sürekli değişmeli, yeni bir şey sunmalı ki oyuncu ilerleme kaydettiğini hissetsin. Gelecekte nasıl mekanlar göreceğim diye heyecanlansın. Atomic Heart konsept olarak kendini dar bir yere sokmuş. Bioshock’ta ise bir şehri keşfediyordunuz, o yüzden bol bol yeni mekan görüyordunuz. Atomic Heart’ta sadece Tesis 3547’den Tesis 4741’e gidiyorsunuz. İsmi dışında pek bir şey değişmiyor.

Yetenekler ve silahlar başta eksik gelecek, sonrasında güzelleşecek. Yakın dövüş silahları Bioshock’tan çok daha güzeldi. Yetenek olarak Toplu Telekinezi’yi kullanarak tüm düşmanları havaya kaldırıp sıkıştırıp sonra yere sertçe çarpmak çok tatmin ediciydi. Bulmacalara da değinelim, bulmacaları güzel düşünmüşler, hatta bence birilerinden danışmanlık almışlar. Herhangi bir hata olmadan pürüssüz bir şekilde çalıştılar. Sıklığını belki biraz azaltabilirlermiş ama onun dışında bir sorunları yoktu.
Düşman çeşitliliği yetersiz kalmış. Bıyıklı robotlar, zombiler ve dronlar var. Çiftçi gibi takılan robotlar da var da diğerlerine göre sık rastlamıyorsunuz. Bıyıklı klasik robotların daha güçlü siyah renkli versiyonları da var. Onun yerine keşke başka bir tasarım yapsalarmış. Bosslar konusunda ise bence fena bir iş çıkarmamışlar. Savaşlar çok aksiyon dolu ve çeşitliliği yeterli. Bu arada balerin ikiz robotlara bayıldım, bale yaparak dövüşmelerini güzel düşünmüşler. Animasyonlarından dolayı çok koruyucu ve tehditkar olduklarını da hissediyorsunuz.

Far Cry Kokusu
Far Cry oyunlarını çok seven biri olarak Far Cry kısımlarını hiç beğenmedim. Oyun size küçük bir açık dünyamsı alanlar veriyor, ana görev bittiğinde tesisten dışarı çıkıyorsunuz ve o açık alanda diğer tesise ulaşana dek mücadele ediyorsunuz. Far Cry oyunlarında stealth (gizlilik) mekaniği derin olmasa da çok önemlidir. Yapay zekaları gelişmemiş olsa da düşmanın görüş mesafesinin belirli olduğunu bilirsiniz, fark etmediğiniz bir düşman yakınınızdan geçiyorsa hemen ekranın ortasında bir belirteç dolmaya başlar. Bak saklan hemen, yoksa şu köşedeki düşman seni görecek uyarısı yapar. Bunlar nerdeyse bütün oyunlarda var. Atomic Heart ise bu detayı atlamış veya önemsememiş. Düşmanlar o kadar rastgele görüyor ki asla tam olarak çalışma mantığını anlamadım. Bazen dibinden geçiyorum görmüyor, bazen sinsice arkasından geçiyorum aniden arkasını dönüyor beni görüyor, bazen de çok uzakta nesnelerin arkasına saklanarak ilerliyorum ona rağmen beni görüyor. Oyuncuya yapay zekanın görüşü hakkında sıfır geri bildirim verdiği için stealth tam bir eziyet. Üstelik stealth yapmak size bir fayda da sağlamıyor.
Stealth yapmanın güzelliği nedir? Uzun çatışmaya girmek ve kaynak harcamak yerine tek tuşla işi bitirmek. Atomic Heart’ta düşmanı indirmek için etkileşim tuşuna bastıktan sonra başka tuşa da defalarca basmanız gerekiyor. Bunun zahmetine gireceğime dümdüz saldırırım diyorsunuz. Bu stealth mantığı aslında yeni Hitman oyunlarında da var ama bundan daha akıcı olduğu için sorun olmuyor. Ayrıca tuşa defalarca basarak adamı boğmak yerine tek tuşla boynunu da kırabiliyorsunuz.

Far Cry oyunlarının bir diğer tatmin edici özelliği haritayı domine etmektir. Haritada çeşitli karakollar olur ve siz o karakolları temizledikçe harita da temizlenir. O bölgede düşmanlar devriye gezmeyi bırakır, alarm durumunda yanınıza deli gibi düşman yaratmayı (spawn) bırakır. Bu yüzden ana görevler ve yan görevlerde sorun yaşamadan rahat rahat gezmek için karakolları temizlemekten keyif alırım. Oynanışımı daha kolaylaştıracak ve korkmadan rahat bir şekilde etrafı keşfedebileceğim. Ayrıca çeşitli ödülleri de toparlayıp ekipmanlarımı geliştirebileceğim. Atomic Heart bunu tamamen farklı yapmış ve hiç hoşuma gitmedi. Farklı bir şey denedikleri için takdir ediyorum, Far Cry formülünü berbat bir hale getirdikleri için ise kınıyorum. Ne yapmışlar? Baklayı ağzımdan çıkarıyorum… Atomic Heart’ın Far Cry kısımlarında düşmanları sonsuz yapmışlar. Yanlış duymadınız SONSUZ. Haritayı kalıcı bir şekilde temizlemek için hiçbir şey yapamıyorsunuz. Her yer kamera dolu, her yer düşman dolu. Bunları patlatsanız bile uçan tamir dronları geliyor ve tamir ediyorlar. Anlamsız bir savaşa kaynak harcamak istemediğim için dışarda dümdüz koştum. Çünkü oyun beni buna itiyor. Keşfetmemi teşvik etmek yerine kaçmamı teşvik ediyor. Kaçtığınızda düşmanlar size yetişemiyor. Neyse ki geçici olarak o alandaki tüm robotları deaktif bırakabiliyorsunuz. Ama onu da öyle bir dolaylı yola koymuşlar ki iyice sıkılalım diye uğraşmışlar.

Robotları deaktif etmek için robotları kontrol eden cihazı yani Hawk‘ı hacklemeniz lazım. Hacklemek için de girmeniz gereken odanın kapısı kilitli. Onu açmak için bulunduğunuz alanın merkezinde bulunan kuleye çıkmanız lazım. Yani Far Cry oyunlarındaki kule tırmanıp harita açma gibi ama daha uğraştırıcı hali. Keşke kuleye tırmanıp direkt ordan hackleyebilsek, çünkü her şey o kuleye bağlı, kabloları da görüyorum. Kontrol paneli niye orada değil. Onun yerine kuleye çıkıyorsunuz kameradan kontrol odasının kapısını bulup açıyorsunuz. Sonra aşağıya inip kontrol odasını tekrar bulup Hawk’ı hackliyorsunuz… Bir de açık dünyamsı alanlarda gezmek de keyifli değil. Bir tane arabamız var, kırmızı renkli. Her yere aynısını kopyalamışlar, rengini bile değiştirmemişler. Araba da çarptığınız her şeyden çok hasar alıyor ve hızlıca patlıyor. Yok araba kullanmayacağım dersiniz de dağ-tepe çıkarken dikkat edin. Birden iki kayanın arasına sıkışıp bug’da kalabiliyorsunuz, 4-5 kere başıma geldi. Oyunu geri yükleyip baştan tüm yolu ilerlemek zorunda kaldım. (Oyunun kayıt sistemi eski korku oyunları gibi) Anlayacağınız Far Cry kısımlarını hiç beğenmedim, hatta oyundan komple çıkartsalarmış keşke. Buna harcadıkları vakti kapalı mekanlardaki Bioshock deneyimine harcasalardı elimizde harika bir oyun olabilirdi.

Erkekoğlu Sert Erkek P3
Ana karakterimizin kurduğu cümleler derinlikten yoksun, çağının dışında bir mağara adamı gibi. Muhteşem teknolojiler ve twistler karşısında karakterimiz sadece Crispy Critters diyor. Karşılaştığı NPC’lere sesini kes, hadi len ordan, devletimiz yapmaz öyle şey tarzında reaksiyonlar veriyor. Tüm gün nargile içen köz getir diyen bir dayı. Kendisini oynamak da verdiği tepkileri izlemek de bayıktı. Tam sevecek gibi oluyorum, sonra bir şeyler yapıyor. Neden inatla sevilemeyen bir karakter yapmışlar ki? Farklı ve özgün yapmak için böyle bir tasarım yaptıklarını düşünmüyorum. Çünkü karakterin temeli çok klasik. Askeri geçmişe sahip olan sert erkek. Hem kişiliği hem dış görünüşü beni biraz itti. Çoğu eleştirmenden de benzer yorumlar aldı. Atomic Heart’ta sevilemeyen ana karakter (unlikeable protagonist) furyasına katılmış.

Hikaye Anlatımını Sona Bırakmak
Atomic Heart’ta gizemli olacağım derken tüm hikayeyi sona saklayan oyunlardan biri. Oyun boyunca bize ekmek kırıntısı şeklinde hikaye anlatırken oyunun son kısmında ayakta durup uzun uzun diyalog dinliyorsunuz. Sinematik bile izlemiyorsunuz. Ben en başından beri oyuna yalvara yalvara oynadım, daha çok gizem açıklaması için sabırsızlandım ama hiçbir şey vermedi. Onun yerine tesisten çıkmak için kapsül bul, anahtar bul gibi görevler peşinden koşturttu. Hikaye anlatımıyla ilgili başka bir sorun ise tam aksiyon esnasında diyalogların olması. GTA’larda da araba sürerken altyazı okumakta ve diyalogları dinlemekte zorlanırsınız ya aynısı yaşanıyor. Düşmanla mı savaşıyım, diyalogu mu takip ediyim? Zaten oyunun hikayesini takip etmek zor, karışık ve detaylı. Onun üstüne aksiyonda anlamamızı bekliyorsunuz. Size diyaloglarla ilgili başka bir tasarım hatasını anlatıyım:
Oyun beni bir yere ışınladı. Yürüyorum bir yandan da çok önemli bir diyalog dönüyor. Ana karakterimiz P3, yapay zeka destekli eldivenimiz Char-les ile konuşuyor. Ama bir baktım sadece iki adım daha atsam büyük bir alana gireceğim. Neyse gireyim dedim, önemli diyalog kesildi ve boss savaşı başladı. Oyunu geri yükledim ve hiç hareket etmeden sadece diyaloğu dinledim. Yani böyle çizgisel anlarda oyuncuya yürümesi için geniş bir alan verirsin, boss’a ulaşana dek diyaloğu dinler. Yolu tamamlamaya yakınken diyalog biter ve Boss alanına oyuncu giriş yapar…

Bioshock Hayalleri Siyah Poşete
Ben bazı konularda deneyimli birilerinden danışmanlık aldıklarını düşünüyorum, kendi ölçütlerine göre bazı ince detayları iyi yakalamış ve güzel yapmışlar. Bazı konularda ise amatörce hatalar yapıp basit şeyleri bile gözden kaçırmışlar. Oyunu yaparken de kafaları çok karışmış. Bunu ilk fragmanı izleyerek bile anlayabilirsiniz. Oyunda çok fazla şey değişmiş, belki yola çıkarken alternatif Bioshock planları vardı ama daha çok satması için aksiyona kaymış olabilirler.
Eğer güzel hikayeli çizgisel FPS oyunları seviyorsanız ben yine de bir şans verin derim. Çünkü Atomic Heart’ı Game Pass‘ten 30TL’ye oynayabiliyorsunuz. Game Pass ile uyumlu bir Türkçe yaması da var. Bu tarz oyunlar eskisi gibi sık çıkmıyor. Yılda bir tane çıkarsa öpüp başımıza koyuyoruz. O yüzden denemenizde fayda var. Mundfish! Senden umutluyum, devam oyunlarında veya yeni yapacağın başka oyunlarda daha güzel şeyler görebiliriz.