Activision ve Blizzard birleşmesinden sonra eski Blizzard’dan eser kalmadı. Activision içerdeki tüm kültürü etkileyerek Blizzard’ı da kendisine benzetti. Overwatch 2’nin çalkantılı geliştirilme sürecinin kaynağı da Activision’ın olduğunu düşünüyorum. Hatta belki de Overwatch 2’nin var olma sebebi bile Activision olabilir, kim bilir? Overwatch 2’nin PVP betasına güzel bir vakit ayırıp oynadım. Bu yazıda hem oyunun şu anki haline, hem şirket içinden çıkan söylentilere, hem de oyunun çalkantılı geliştirilme hikayesine odaklanacağız. (Eğer doğrudan Overwatch 2 betanın nasıl olduğunu merak ediyorsanız Hızlı ve Farklı başlığına atlayabilirsiniz.)
O zaman başlayalım.

Overwatch Çılgınlığı
Overwatch 1 çıkışıyla birlikte tüm oyun dünyasını kasıp kavurdu. Neredeyse her yerden Yılın Oyunu Ödülü’nü kapıyor, inanılmaz satışlara imza atıyor, Twitch gibi platformlarda en çok izlenen oyunlar arasında kendini tutuyordu. Blizzard’ın yıllar sonra yepyeni bir oyun ile gelmesi bile insanların heyecanlanması için yeterliydi. Eski Blizzard’a o kadar çok saygı duyuluyordu işte. Blizzard’ın oyunlarına uzak olan beni bile biraz çekmişti ama fiyatının tuzlu olmasından dolayı oyundan uzak durmuştum. Yayıncılardan izleyip oyunu anlamadığımdan biraz sıkıcı da gelmişti. Aradan 1 sene geçince kısa süreliğine ücretsiz denemeye açılmasıyla birlikte oyunu oynamış ve aşık olmuştum. İlk indirimde hemen kapıp oyuna saatlerimi gömdüm. Peki ya bu kadar harika bir başlangıç yapan oyun, neden artık bu kadar konuşulmuyordu?

İyi Başlangıç Kötü Son
İlk oyun gayet güzel çıkmıştı çıkmasına da oyunun garip bir sıkıntısı vardı. Oyun aslında canlı servis oyunu olarak düşünülmemişti. Sık sık büyük güncellemeler gelmiyor, çok sayıda yeni kostümler, yeni haritalar ve yeni karakterler gelmiyordu. League of Legends veya Fortnite formülünden çok uzaktı. Ama aslında o formülü uygulaması gerektiğini hemen hemen tüm Overwatch hayranları söylüyordu. Hayranların baskıları sonucu oyunu birkaç sene beslemeye çalıştılar. Ardından içerikler gitgide azaldı ve oyun kaderine terk edildi diyebiliriz. Ama tam da bu zamanda aslında Overwatch 2’nin geliştirilme süreci başlamış ve Jeff Kaplan’ın bu kararı aldığı söyleniyor. İkinci oyuna odaklanmak istemiş.
İkinci Oyuna Gerek Var Mıydı?
Yukarıdaki harika sinematiği izledikten sonra bu soru elbette ki kafamda canlandı. Başta olumsuz bir ilk izlenim yaratsa da üzerine düşündükçe hoşuma gitmişti. Yeni bir heyecan, yeni bir soluk getirecekti. İlk oyunun üzerindeki ölü toprağı atacak, oyun bulmak için dakikalarca insanları beklemek zorunda bırakmayacak ve tekrardan insanların çok ilgisi çeken bir oyuna dönüşmesi için harika bir fırsattı. Peki ya sonra?
Söylentilere göre Overwatch 1 ve World of Warcraft serisinden tanıdığımız oyun yönetmeni ve tasarımcısı Jeff Kaplan, ikinci oyunda PvE’ye odaklanmak istiyordu. PvP tabanlı sürekli yeni güncellemeler alan canlı servis oyunu olmasını değil, yapay zekaya karşı oyuncuların co-op olarak savaştığı bir oyun istiyordu. Ancak ikinci oyun geliştirilme sürecindeyken korkunç bir bataklığa düştü. Oyunun tasarım sürecinde verimli bir ilerleme kaydedemiyor, istedikleri şekilde hızlı kararlar alamıyorlardı. Activision yönetimi daha hızlı olmaları için baskı kurarken, Jeff (ve ekibindeki insanlar) ise Blizzard’a yakışan kusursuz bir oyun yapmak istiyordu. Bu da geliştirilme sürecini sancılı bir hale soktu. (2019 Kasım’da duyurulmasına rağmen hala tam çıkamaması da söylentiyi güçlendiriyor.)

Olayların ardından Jeff Kaplan, yönetim ekibiyle ortak noktada buluşamamış ve projeden ayrılmıştı. Epic Games’ten gelen Walter Kong projenin başına geçti ve sızıntılara göre ikinci oyunu bu bataklıktan kurtarmak istedi. PvP ve PvE modlarını birbirinden ayırdı. PvP modunu erken çıkartıp PvE modu için gereken uzun zamanı kazanabilirlerdi ve öyle de yaptılar. Overwatch 2 PvP, 4 Ekim 2022’de ücretsiz olarak çıkacak. İlk oyunun tüm sunucularını kapatıp tüm hesapları da ikinci oyuna aktaracaklar. Walter olmasaydı, oyunun sonsuz bir döngüde ertelenip duracağını ve oyuncuların Overwatch 2’yi asla deneyim edemeyeceği de söyleniyor.
Oyunu iyi bir şekilde dengelemek ve oyunu oyuncuların isteklerine yönelik geliştirmek için kapılarını erkenden açtılar. Stratejik olarak bu doğru bir hamle. Ama şimdi geliştirilme sürecini ve söylentileri geride bırakıp Overwatch 2’nin şu anki durumuna bakalım.

Hızlı ve Farklı
İkinci oyun ilk izlenim konusunda pek başarılı değil. Oyunda neler değişmiş diye izlerseniz ilk oyunla arasındaki farkı hissetmeyebilirsiniz bile. Hatta oynasanız bile ilk saatte hissetmeniz zor. Grafikleri yenilenmiş bir versiyon gibi gözüküyor. Yalnız oyunu anladıkça ve oynadıkça aslında yapı olarak çok değiştiğini görebilirsiniz. Hatta ileride Overwatch Classic diye mod çıkartıp ikinci oyuna ekleyeceklerini düşünüyorum. Başta oyunun özüne ihanet edildiğini düşünüp şikayet edip dursam da sonrasında taze ve yeni hissettirdi. Bu da daha çok oynamam için şevklendirdi. Oyun kesinlikle ilk oyunun aynısı değil. Hatta bu kadar farklı bir dinamiği olmasına şaşırdım, beklemiyordum. Peki neler farklı?

İkinci oyunun 6vs6 yerine 5vs5 olması ve tank sayısının azalması ilk oyundan çok büyük bir fark yaratıyor. Savaşlar ilk oyun kadar uzun sürmüyor, oyunun temposu ciddi bir şekilde değişmiş, kalabalık kaosu azalmış anlaşılabilirlik artmış. (Arayüzünün sadeleşmesi ve önemli bilgileri daha çok ekrana taşıması da anlaşılabilirliği arttırmış.)
Oyunun hızlanması daha bol aksiyonla sonuçlanmış ve maçın sonundaki play of the game’e çıkmanız için daha çok fırsat yaratılmış. Takımlarda tek tank olduğu için de tankların canları ve hasarları güzel bir şekilde artmış. Bu da oyuncular tarafından az tercih edilen tankları ilginçleştirmiş. (Tank oynamayı çok seven biri olarak hoşuma gitti.) Bir tankı kesmek için kesinlikle iyi bir takım çalışması ve planlama gerekiyor. Tanklar tıpkı Shingeki no Kyojin (Attack on Titan) animesindeki titanlar gibi.

Destek karakterlerinin koruyacakları tek bir tank olduğu için tüm takım o tankın etrafında örgütleniyor. Bu da oyunda hoş bir dinamik yaratıyor. Tek tankın olmasıyla birlikte neredeyse bütün tanklara can kazanma özelliği verilmiş. Kalkanlar genel olarak azalmış. Bu arada Doomfist‘i tank sınıfına geçirmişler, skillerinde de değişiklikler yapmışlar. Tam beceremesem de hoşuma giden bir değişiklik oldu. Yeni Orisa‘ya bayıldım, eski pasifliğinden eser yok, aşırı keyifli olmuş.

Junker Queen ve Sojourn
Yeni tank karakterimiz Junker Queen ve yeni hasar karakterimiz Sojourn’a da bayıldım. Junker Queen rakiplerinde kanama oluşturup canlarını çalarken, Sojourn ise çatılar arası gezerken enerjisini doldurduğu lazer ile sizi aniden avlayabilir.
Takımdaki kişi sayısının azalması düşman için destekleri daha dikkat çekici yapıyor. Destekler daha da kırılgan olmuşlar, o yüzden rakiplerin planlarını bozarak oynamaları gerekiyor. Aynı durum hasar karakterleri için de geçerli. Yine de onların kendilerini savunması için daha fazla şansı var, destekler kadar kırılgan değiller.

İkinci oyundaki yeni Push modu bir hayli keyifli olmuş. Klasik araba ittirmekten ziyade bu sefer robotun etrafında toplanarak bir duvar itiyoruz. O an robotun etrafında hangi takım varsa robot o takıma hizmet ediyor. Yani 2 duvar ama tek robot var. Hangi takım robotu kullanarak kendi duvarını rakibin üssüne doğru daha çok iterse o takım en sonunda kazanıyor. Bu modun özellikle son dakikası çok sancılı ve gerilim dolu oluyor. 8 dakika boyunca üstünlük sizdeyken son anda düşman taraf, duvarını 1 metre bile itmemişken üstünlüğü ele geçirebiliyor.

Yeni eklenen haritaların eskilerini aratmadığını söyleyebilirim. Hemen hemen hepsini oynamak ve keşfetmek çok keyifli. Savaşlar dursa da bir etrafı gezsek diyorsunuz. Haritada ne gibi ayrıntılar var diye merak etmemek elde değil.

Sık Güncelleme ve Bol İçerik
Sonuç olarak Overwatch 2’nin betası benim için çok olumluydu. Yıllarca oynayacağım güzel bir oyun gibi gözüküyor. Optimizasyonunda ufak sıkıntılar yok değil, büyük aksiyon anlarında performans kayıpları söz konusu. Çıkışına kadar düzelteceklerini umuyorum. Başlığı okuyup göz devirenler olabilir. Çünkü Blizzard, Overwatch için daha önce birçok söz verdi ama genellikle gerçekleştiremediler. Lakin ben bu sefer 9 haftada bir güncelleme ve daha bol içerik sözlerine inanıyorum. Çünkü projenin başına geçen Walter, canlı servis formülüne hakim ve uygulamak isteyen biri gibi duruyor. Jeff Kaplan’ın gitmesine üzüldüm, kafasındaki Overwatch 2’yi kesinlikle merak ediyorum ama sanki istediğim Overwatch 2’nin bu olduğunu düşünüyorum. Oyuncuları sürekli yeni içeriklerle besleyip canlı bir topluluk yaratabilirlerse Overwatch 2’nin yüksek bir potansiyeli olabilir. Umarım ellerine yüzlerine bulaştırmazlar. Blizzard’ın harap olmuş imajını toparlamasının ilk adımı belki de bu oyun olabilir.