Zack Snyder’s Justice League: Yeniden Doğuş

Yıllardır savaşı verilen Zack Snyder’s Justice League sonunda çıktı. 2017’de seyircisiyle buluşan Justice League’i hepimiz izledik, eleştirdik ve hayal kırıklığına uğradık.

İlk izlediğimde bu çok olmamış hissini verdirten filmde, bir o kadar da sevdiğim sahnelerin olması kafamı karıştırmıştı. Gün geçtikçe ve dedikoduların da duyulmasıyla sorunun ne olduğunu anladım.

Filmi çekmekle yükümlü olan Zack Snyder’in kızının vefatından sonra ne yazık ki film yarıda kalmıştı. Filmi devam ettiren Joss Whedon, Snyder’in sahnelerini değil, kendi sahnelerini kullanmak isteyince de olanlar oldu tabii. Avengers filmlerinden tanıdığımız Whedon, eklediği bayat sahneleriyle filmi olduğundan bambaşka bir yere sürükledi. Bu durum da DC izleyicisini epey kızdırdı. 

Release The Snyder Cut

Yıllarca süren tatsızlıklardan sonra Zack Snyder’in filmini görmek isteyen hayranlar #ReleaseTheSnyderCut adlı bir hareket başlattılar. Yuvarlanarak kartopu gibi büyüyen bu hareket, gerekli yerlere ulaştı. Zack Snyder’ın da gün geçtikçe umut veren Vero paylaşımlarıyla ve bir yayın esnasında Snyder Cut’ın gerçekleşeceğini öğrendik.

Stüdyonun kabullenmesi sonunda, 18 Mart 2021’de HBO Max’de yayınlanacağı haberi duyruldu. Bu sırada filmin çıkmasının gereksiz olduğunu savunanlar olduğu gibi, başından beri Snyder Cut’a destek veren hayranlar da oldu. Oyuncuların da bu hashtag’e destek vermeleriyle Snyder Cut’ın çıkışı kesinleşti.

Beklemeye Değer Mi?

Süper kahraman filmleri çıkarıyor olmak çok sorumluluk isteyen bir iş. Çizgi romana sadık kalmalı ama özgün de olmalı, görsel açıdan etkileyici olmalı ama başımızı ağrıtan CGI’dan da kaçınmalı gibi büyük yükleri var. Hal böyle olunca yönetmenden yönetmene değişen pek çok kriter ve sahne yorumlamalarıyla karşılaşabiliyoruz.

Director’s cut ismini duyduğumuzda kafamızda canlandırdığımız şey, filmden belki de yalnızca bir tık ötesi oluyor. Fakat bu film için bunu söylemek mümkün değil. İzlediğiniz veya izleyeceğiniz şey, tamamıyla farklı.

Yepyeni bir bakış açısı.

Karakterlere bütünüyle başka bir yaklaşım.

Farklı bir senaryo.

Zack Snyder’in Justice League’i…

Tabii ki filmin içerdiği sorunlar da var. Çizgi roman filmi açısından bayıldığım bu içeriği, yalnızca bir film gözünden inceleseydim farklı hatalar da bulabilirdim. Fakat Justice League’i tanımaya çalışan, önceki filmlerden keyif almış ve karakterlerin gerçek kimliklerine şahit olmak isteyen herkese eğlenceli anlar sunacaktır.

4 yıl süren merakın sonunda bize tamamıyla yeni bir içerik veren Zack Snyder’s Justice League, bence kesinlikle beklemeye değer!

The Super Seven

Justice League ile azıcık geçmişi olan herkesin de bildiği gibi; tanrıların, insanların, uzaylıların belirli düşmanlar yüzünden bir araya gelmeleriyle kurulur. Orijinal grubun 7 kişiden oluştuğu ve zaman zaman The Super Seven ismiyle de bilindikleri grubun üyeleri şu şekilde sıralanır: Batman, Superman, Wonder Woman, Flash, Aquaman, Green Lantern ve Martian Manhunter.

DC’nin epik ve mitolojik havasının bulunduğu efsane animasyon veya çizgi romanların en az bir tanesini duymuşsunuz veya okumuşsunuzdur. Çoğunluğu tanrılardan oluşan bu grubun, Dünya’ya ayak uydurabilmek için nasıl insansılaştırıldığına şahit olursunuz. Yer yer sizi duygusal çöküntüye sürükleyen hikayesi, yer yer ise kahramanlarımızın ilişkileri okuyucuyu/izleyiciyi içeriğe bağlar. Genelde DC evrenine fazla tanrısal eleştirisi fazlasıyla yapılsa da, tabiri caizse en insansı tanrılar olduklarını düşünüyorum.

Ekibin beyninin ve planı yönetenlerde başı çeken ismin Batman olması, bu ekibin aslında ne kadar mantık üzerine ilerlediğini ve güç oranının tamamen göz ardı edildiğinin de bir göstergesidir. Bu da ünlü yediliyi oldukça gerçekçi ve samimi kılar.

Peki bunları neden mi anlattım? Çünkü Zack Snyder gibi bir yönetmeni anlamadan önce onun gözünden biraz bakabilmek gerektiğini düşünüyorum. Birçok insan için kötü bir yönetmen olarak anılsa da göz ardı edilemeyecek kadar iyi bir çizgi roman filmi üreticisi olduğunu söylemeliyim. Watchmen filmi severlerin de bu konu da bana katılacağını özellikle düşünüyorum.

Süper Kahraman Filminden Beklenmeyen Teknik Özellikler

Film çekme açısından kusur olarak görülebilecek yönleri olduğuna katılmakla beraber; her yönetmenin kendi çizgisi olduğuna ve herkese uymayabileceğine inanıyorum. Zack Snyder’in bol yavaş çekimli, 4 saat, her sahnesi müzik dolu ve 4:3 bir film yapmasının da her film sever tarafından beğenilmeyeceği aşikar. Fakat çoğu yönetmenin spesifik özellikleri olduğunu ve sevdiğiniz tarzlardan çok uzak olabileceğini bilerek izlemekte fayda var.

Nasıl ki bir Nolan filminden kafaları zorlayıcı bir senaryo umuyorsak, Zack Snyder’in de diğer her yönetmen gibi kafasında oturttuğu bir süper kahraman filmi çizgisi var. Bu nedenle aslında “Bu çekim yanlış, şöyle yapılmalı.” gibi bir kural olduğunu düşünmüyorum. Eğer kafanı yormayan bir film arıyorsan, Nolan filmi izlememen gerektiği gibi; eğer fazla yavaş çekim ve çizgi roman paneli gibi uzun shot’lara katlanamıyorsan, Snyder filmlerini beğenmeyeceksindir.

Filmin 4:3 en-boy oranında ve 4 saat olması da ayrı bir eleştiri konusuydu. Bana kalırsa 4 saat olmasına rağmen beklediğimden daha akıcı bir gidişata sahipti. “Film uzundu, bu nedenle kötüydü.” gibi bir eleştiridense “Uzun filmleri izlemesi benim için zor. Bu nedenle yorucu buldum.” eleştirisinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Fakat tabii ki yönetmen bu tür etkenlerin de seyirciden seyirciye değişeceğini göze almıştır diye tahmin ediyorum.

Ayrıca Zack Snyder neden 4:3 gibi bir en-boy oranı tercih etti diye merak ediyorsanız; Decider sitesinin filmin yapımcısı Deborah Snyder ile yaptığı röportaja göz atabilirsiniz:

İncelemenin bundan sonrası SPOILER içerir!!!

Not Us United

Whedon Justice League’ini ilk izlemeye gittiğimde içimdeki heyecanla sevdiğim ekibi bir arada göreceğim duygusuyla gitmiştim. Bu nedenle o filmden alamadığım en büyük kayıp takım enerjisiydi. Filmde yapılan hiçbir hareket, hiçbir savaş planı beraber yapılmıyordu. 5 kişilik grubu aynı anda ve senkronize çalışırken görmek yerine, farklı ikişerli grupları ve tek başına bir şeyler yapmaya çalışan Flash’i izledik.

Snyder’s Cut’da beni en çok etkileyen şey, bütün o çakışmaların ortadan kaldırılıp; gerçek bir takım ruhu ve planlamayla ilerlenmesiydi. Mother Box’un Naziler tarafından bulunduğunun anlatıldığı sahnede, ekibin hikayeyi kavrayışı bile beraber gerçekleştirilmişti. En çok dikkatimi çeken şey ise, eski versiyonunda o sahne yerine, nasıl olduğunu anlamadığım bir Bruce ve Diana tartışmasının içerisinde bulmuştum kendimi.

Final savaşı izlediğin bir kahraman filminde, tüm ekibi bir arada gördüğün ve tüylerini diken diken eden sahneler olur. Avengers’ta tek çekimde tüm ekibi savaşırken görmemiz gibi, Justice League’de de o birlik ve beraberliği arıyor insan ister istemez. Joss Whedon’ın Avengers’ta bunu bize yansıtıp, Justice League’de bu fikri toparlayamamış olması ise ayrı bir ilginç.

Bu nedenle çizgi roman panelinden fırlamış gibi olan bu sahnenin de, CGI problemi olmasına rağmen bende ayrı bir yeri var.

Silinen Sahneler

Film izlerken “Bu sahne neden var şimdi?” diye düşündüğünüz oldu mu? Benim için 2017 Justice League’i bu sahneler ile doluydu. Sadece o sahnelerin silinmesiyle bile bir versiyon yayınlansaydı, o filmden daha iyi bir ürün ortaya çıkacağına inanıyorum. Gelin bu silinen sahneler nelermiş biraz onlara bakalım.

Flash’in Diana’yı kurtarırken üstüne düştüğü bu sahne size tanıdık geldi mi? Aynısı MCU’dan tanıdığımız Black Widow’un da başına gelmişti.

Peki ya Aquaman’in, Wonder Woman’ın lasso’sunun üzerine oturduğu bu sahneyi hatırladınız mı?

Bruce ile Diana arasında geçen tatsız tartışma da kaldırılan sahneler arasında.

Gotham Harbor’daki yaşanan patlamada, hızla üzerlerine su gelirken konuşmaya dalan ekibimizi de unutmamak gerek.

Superman’in Batman’e bir önceki filmlerinden “Tell me, do you bleed?” göndermesi de artık yok.

Tabii bu sahnelerin kalkmasıyla yerlerine yenisi geldi. Yeni eklenen sahnelerden de sevmediğimiz sahneler oldu. Bruce ve Diana’nın bilgisayar başında aynı anda mouse’a dokunmaları, Diana’yı her gördüğümüzde yakılan ağıt ve hiçbir yere bağlanmayan Iris sahnesi… Ne kadar Iris ile Barry görmek istesem de, bunu olası bir Flash spin-off’unda görmeyi tercih ederim.

Filmin benim için olumlu yönlerinin çok olmasıyla bu sorunları göz ardı edebilsem de izlerken içimi gıcıklayan anlar da oldu.

Bunların haricinde yapılan her şakanın neredeyse Flash’e ait olması da, filmin çizgi romanlar açısından gerçekçiliğini arttırmış. Bu yüzden, neredeyse hiçbir komik sahnenin bana batmadığını söyleyebilirim.

Cyborg Is The Key

Justice League denince akla gelen isimlerden birisi olan Cyborg, sinemada bugüne kadar değinilmemiş bir karakterdi. İlk versiyonda göremediğimiz karakterimizin, Snyder Cut’da filmin başrolü olduğunu rahatlıkla dile getirebilirim.

Okulunda Amerikan Futbolu yıldızı Victor Stone, annesinin trajik vefatından sonra; babası Silas Stone’un Mother Box yardımıyla oğlunu Cyborg’a çevirmesiyle hayatımıza girer. Cyborg’un origin hikayesinin verilmemesi, filmin girişini vermeden gelişmeyle devam etmeye çalışmakla eş değer konumdadır. Bu nedenle eski versiyonunda Cyborg’a bu kadar az yer verilecektiyse, özellikle Mother Box konusu tamamıyla ortadan kaldırılmalıydı. Aksi takdirde, hiçbir anlamı olmayan bir takım küpleri görmüş oluyoruz.

Zack Snyder’s Justice League’in R-rated olmasıyla, anlatılan bu hikayenin etkileyiciliği de artmış. 2017 versiyonu boyunca, Mother Box ile neden ve nasıl iletişim kurabildiğini anlamadığımız bir Cyborg’un, hiçbir karakter gelişimine sahip olmaması; Justice League adına atılabilecek en kötü kararlardan olabilir.

Babasıyla kurduğu iletişim, karaktere ayrılan süre ve kendiyle olan savaşını harika yansıtmış Zack Snyder. Bu karakterin hakkının verildiğini görmek, benim gibi pek çok fanın da filmden aldığı keyfi arttırmıştır eminim.

Genel Karakter Gelişimi

Cyborg gibi birçok karakter daha benliğine kavuştu. Ne yaptığını bilmeyen, korkak Flash görmek yerine; eğlenceli, kendinden emin ve acemiliğine rağmen kendini feda edebilecek takım ruhuna sahip bir Flash gördük. Ekran sürelerinin yeterliliği ve karakterin işlenişi gibi etkenler sayesinde ekibin temel iki ismini gerçek formlarıyla görebilmek sevindiriciydi.

Flash ile babasının iç ısıtan sahnelerini izlerken; babasını saliseler içerisinde kurtarma imkanı olmasına rağmen, adil bir şekilde çıkarmak için okulunu okumak istemesi de beni ayrıca hüzünlendirdi.

Ana karakterlerimizin hepsinin yeterli seviyede bir başlangıcı ve sonu olmasının yanında; kötü adamımızın da motivasyonunu nihayet anlayabildik. Rastgele kutu toplamaya gelen sıradan biri yerine, gerçek bir neden ve sonuca ulaştık.

Alfred… Benim için DC evreninin en önemli karakterleri arasında olan Alfred Pennyworth’ün, sinemada çıkmış her versiyonunu kusursuz bulmuştum. Özellikle Jeremy Irons’ın seçildiğini duymak ekstra heyecan vermişti. Taa ki 2017’deki filmi izleyip, Alfred’i düzgünce göremeyene kadar…

Zack Snyder’in Justice League’i Alfred’e de hakkını vermeyi unutmamış. Diana’ya nasıl çay yapması gerektiğini öğreten; Batman’in savaşta sürekli yardımcısı olduğunu hissettiğimiz bir Alfred gördük. Elinde tepsisi ve çaylarıyla, bilgisayar başında oturan kişinin başında dikildiğini görebildiğim Alfred’i ne kadar özlediğimi hatırladım.

Ayrıca şu sahnede kurulan cümleye ayrı bir inceleme bile yazabilirim. Batman’in belki de DC filmleri tarihinde kurduğu en “Batman” cümle. Fakat sadece ne kadar güzel olduğunu görmeniz için paylaşmakla yetineceğim.

Age Of Heroes

İlk çıkan filmden silinenlerden sonra, biraz da bu film bize neler katmış onlara bakalım. Yepyeni bir senaryonun sonunun çok açık bitirilmesi fanlar tarafından yeni bir akım başlattı. Restore the Snyder Verse, Snyder’in evreninin yeniden DCEU’ya dahil edilmesi ve devam ettirilmesi için ortaya atıldı. Fakat SnyderVerse’ün devam etmeyeceği ile ilgili açıklamalar yapıldı.

Filmin gidişatı ve başardıklarının büyüklüğü nedeniyle, fanlar haliyle sevdikleri versiyonu evrende görmek istiyorlar. Kim bilir, belki de grubun büyümesiyle animasyonlardaki gibi bir Justice League’e şahit olabilirdik.

Age of Heroes sahnesiyle gördüğümüz epik Darkseid ve tanrıların savaşında; Diana’nın yorumlamasıyla izlediğimiz sahne, eminim ki pek çoğumuzun tüylerini diken diken etmiştir.

İnsanlar, Atlantalılar, Amazonlar, Yunan Tanrıları ve Lanternlar… Dünyanın koruyucuları Darkseid’ın Anti-Life equation’ı ele geçirmemesi için bir araya geldi ve başarılı da oldular. Ares’in savaş baltasıyla büyük zarar gören Darkseid’ın savaştan çekilmesiyle, Mother Box’lar üç farklı ırka dağıtıldı.

Bu sahnede gördüğümüz Green Lantern Yalan Gur’un da öldürülmesiyle, yüzük yeni sahibini aramak için yola çıktı. Bu esnada yüzüğün Darkseid’ın önünde kısa bir süre kadar duraksaması da gözümüzden kaçmadı. Darkseid’ın göz ardı edilemeyecek kadar büyük iradesine karşı koyamayan yüzük, yolunu şaşırmış olabilir mi dersiniz?

Peki Ya Sonra?

Filmin iki farklı evreni gösterdiğini, filmdeki bazı sahneler ile beraber keşfettik. Bulunduğumuz evrende her şey bildiğimiz gibi ilerlerken; Cyborg’un da şahit olduğu Knightmare evreninde işler, sinemada görmeyi hayal bile edemeyeceğimiz bir gerçekliğe sardı.

Superman’i uyandırma sahnesi ilk filmde ne kadar anlamsızsa, bu filmde bir o kadar anlamlı oluyor. İlk filmde Batman fikri ortaya atıyor, Diana karşı çıkıyor ama buna rağmen planı gerçekleştiriyorlardı. Flash, ben aktifleştiririm dediği Mother Box’a tam gerektiği yerde dokunuyor ve Superman’i uyandırmayı başarıyorlardı.

Bu kadar dümdüz duran bir sahne, Snyder’s Cut’da şu şekilde ilerledi: Mother Box’ların Superman’den korktuğu için uyanmadığı ve Steppenwolf’a haber gitmediğini Cyborg’dan duyduğumuz için; Superman’i uyandırmakta hem fikir oldular.

Cyborg Mother Box’a bağlandığı anda, Flash haber verilmesi için komut bekliyordu. Fakat Cyborg’un gördüğü evrende, Superman’in kucağında öldüğünü gördüğümüz bir ceset vardı. Sonrasında gördüğümüz sahnelerde Wonder Woman’ın cenazesi, Aquaman’in ölümü de ne kadar etkileyici olursa olsun o sahnede takılı kaldık. Bunun tek nedeni ise Tom Taylor’un yazdığı Injustice çizgi romanı serisi.

Injustice’e Adım Adım

Bu bölüm Injustice çizgi romanından SPOILER içerir. Henüz okumadıysanız veya okumayı planlıyorsanız, diğer bölüm başlığına geçebilirsiniz.

Seriyi bilenler burayı mutlaka anlamıştır ama bilmeyenler için bahsetmek gerekirse; Lois Lane’in hamile olduğu evrende, Joker Lois’i kaçırır. Superman aynı anda sevdiği iki insanı kaybetme korkusuyla deliye döner ve hamile olan Lois’i aramak için tüm Justice League’i ayağa kaldırır. Batman ve ekibin kalanları tüm şehirde Lois’i ararken, Superman en son Joker’in yerini tespit eder.

Bu sırada Batman ve Flash şehri ararlarken, Scarecrow’un cesedine denk gelirler. Joker, Scarecrow’un ünlü korku gazını Superman’e etki etmesi için Kryptonite ile karıştırır ve Superman’in kafasının içine girmeyi başarır. Korku gazının yaptığı şey ise, kişiye en korktuğu şeyi göstermektir. Superman karşısında Doomsday’i görür ve Lois ile çocuğunu öldüreceği korkusuyla onu tutup uzaya çıkarır. Fakat Batman’in olayı o an çözmesiyle, haber vermekte geç kaldığı ortaya çıkar. Superman’in yanılsamadan dolayı gördüğü Doomsday aslında Lois’in ve henüz doğmamış çocuğunun ta kendisidir.

Hal böyle olunca kendi elleriyle Dünya’daki en sevdiği iki canı almış olan Superman, Joker’i öldürmek için yola çıkar. Bu yolda karşısına çıkacak olan herkesle yüzleşmeye razıdır. Superman, Joker’i öldürür ve çizgi roman bundan sonra başlar. Kısaca gelecek olayları özetlemek gerekirse, manipüle edilmiş bir Superman ve durdurulamayan bir savaş makinası haline gelir. Batman’de Superman’i bir şekilde durdurmak adına harekete geçer ve kelimenin tam anlamıyla takımlaşmalar başlar.

Genel olarak kahramanlarımızın karşı karşıya gelmesi ve ölümler ile sonuçlanan bu evren; işte tam olarak Cyborg’un şahit olduğu evrendir.

Lois Lane’in çekmecesinde gördüğü hamilelik testi de; knightmare evreninin, bulundukları evrenin geleceği olduğuna ikna olmamı sağladı. Zack Snyder bu sayede, BvS’de söylenen “Lois Lane is the key.” repliğine de bir açıklık getirmiş oldu. Şahsen kendi adıma bundan daha iyi bir açıklama bekleyemezdim.

Bruce’un Rüyası

Cyborg’un öngörüsünde aynı zamanda gördüğümüz bir başka şey daha vardı. Kilowog olduğunu tahmin ettiğimiz Green Lantern’ı yerde ölü görmemizin ardından; Batman’in maskesini elinde tutan Superman’e şahit olduk. Nefes kesici bu sahneler sizi hala ikna etmediyse, gelin bir de Batman’in rüyasına bakalım.

Final sahnesinde takım çalışmasıyla Steppenwolf’un kafasını Darkseid’a yollayan ekibimiz, Justice League olarak ilk görevine veda etti. Fakat film burada bitmedi.

Epilogue’un ilk sahnelerinde Lex Luthor’un Deathstroke’a Batman’in kimliğini açıkladığı sahneye şahit olduk. Bunun sonunda karşı bir takım oluşturacaklarını söyleyerek başka bir sahneye geçiş yapıldı. Fakat bir sonraki sahnede ekibimizden kalanları Joker ve Deathstroke ile gördük.

Bu isimlerin bir araya gelmesinin nedeni, çizgi romanlarda da olduğu gibi; Superman’i durdurmak için Batman’in elinden gelebildiği kadar güç toplamaya çalışmasıdır. Superman’in kötü olması demek, Batman’in iyi/kötü ayrımı yapmayarak her güce muhtaç olması demektir.

Joker ile olan sahnelerinde ise konuşmalar tam olarak bir çizgi roman panelinden fırlamış gibiydi. Robin’in ölümüne de ışık tutan Zack Snyder; umarız ki ileride bu sahneleri genişletebilme imkanı bulur.

Harley Quinn’in de Batman’den son dileğinin Joker’ı öldürmesi olduğunu öğrendik. Injustice’de Joker’dan ayrılıp, aklı başına gelen Harley Quinn’in, ekibimize yardım ettiği anlara bir sinyal olabilir. Şahsi olarak en sevdiğim Harley Quinn versiyonlarından da biridir.

Fakat benim için sahnenin en çarpıcı diyalogu, Joker ile Batman ilişkisini en iyi anlatan diyalogdu. Batman’in Joker’i asla öldürmemesi ve Joker’in klasik “Tek arkadaşın benim.” söylemine gönderme olan bu detay; bana kalırsa Zack Snyder’in ne kadar büyük bir Batman fanı olduğunun da göstergesidir.

Sürpriz İsimlere Doyamadık

Elbette eski versiyonuna göre pek çok yeni isim gördük. Daha önce görmüş olduğumuz karakterlerin de geliştirildiğine şahit olduk. Ama bu yeni isimlerden bir tanesi vardır ki, olası bir gelecekteki senaryoda büyük rolü olacaktır.

Lois Lane’in evinden çıkan isim, Justice League’in en temel üyelerinden J’onn J’onzz’du.

Tanıdık geldi mi?

MARTha? MARTian?

Evet, Lois Lane’i ziyarete giden Martha Kent değil, Martian Manhunter’ın ta kendisiydi. Bu kadar önemli bir ismin Justice League eski versiyonda nasıl olmadığını düşünmekte zorluk çekiyorum. Çünkü Martian Manhunter’sız Justice League, Thor’suz Avengers gibidir benim için.

Bilmeyenler için Martian Manhunter türünden geriye kalan son Marslıdır. Güçleri: süper güç, süper hız, dayanıklılık, uçma, şekil değiştirme, soyutluk ve telepati olarak bilinir. Ailesinin trajik ölümü sonrası Dünya’ya getirilir. Burada insanlara yaptığı yardımlar nedeniyle bu isme kavuşur. Sonradan da Justice League’e dahil olur.

Bruce’a “Ailen gurur duyardı.” demesinin en temel nedeni, kılık değiştirmeler sayesinde karakterimizin filmler boyu aramızda olmasıdır. Man of Steel’de askeri bir yetkili ve Batman v Superman: Dawn of Justice filminde senatör olan Marslımızı; ilk kez gerçek formunda bu filmde görmüş olduk.

Umarım ikilinin bu sıcak tanışmaları ve gelecekte birbirlerini göreceklerine dair söylemleri boş çıkmaz. Böylelikle, gerçek Justice League’i görmeye adım adım yaklaşırız.

Zack Snyder’s Justice League Nasıl Olmuş?

Kesinlikle bir DC okuyucusunun ağzını açık bırakacak sahneleri olan bir film. Karakterlere hakkını layıkıyla veren, hepimizi müzikleriyle heyecanlandırıp koltuğa gömen; yerinde bir film olmuş.

“Peki film sinemalara çıkacak olsaydı, bütün bunlar 2 saate nasıl sığardı?” diye sorduğunuzu görür gibiyim. Zack Snyder’in planı aslında 3 film çıkarmaktı. Bu nedenle eminim ki bu 3 filmde; Anti-Life equation’dan, Darkseid’ın motivasyonuna, Knightmare’den Boy Wonder’a kadar her şeye değinebilecekti. Fakat Warner Bros sağ olsun pek çok şeye imkan olmadı ve olmayacak gibi.

Kısıtlı imkanlarla ve 80M$ gibi bir ek bütçeyle (ki bir süper kahraman filmi için çok az), Zack Snyder bizlere beklediğimizden fazlasını yaşattı.

4 yıl önce izlememiz gereken bu filmi şu an izleyebildiğimiz için mutsuz olsam da; gelecekte bizi nelerin beklediğini merak ettiğim için de hala umutluyum. Umarım sizler de filmden keyif almışsınızdır. Neler düşündüğünüzü bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Teşekkürler Zack Snyder.

#RestoreTheSnyderVerse

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.