Merhabalar!
Başlığı görünce şaşırmış ve “Neden iki yıl önce çıkmış bir oyun ile karşı karşıyayız?” diye düşünmüş olabilirsiniz. Sebebi zamansız olduğunu düşündüğümüz bu oyunun, oyuncular tarafından pek çok kez yarım bırakılmış olduğunu duymanın bizleri çok üzmüş olması.
Sizler de karşılaşmışsınızdır ki, Red Dead Redemption 2 hakkında en yüzeysel iki yorum türü vardır:
- “Unutamayacağım karakterler, unutamayacağım bir senaryoya serpiştirilip eşsiz detaylara sahip evreniyle önüme sunuldu.”
- “Çok gerçekçi. Bu nedenle belirli bir süre oynadıktan sonra bıraktım. Dinlenmek için girdiğim yerde yorulduğumu fark ettim.”
Peki RDR2’yi bu şekilde ayıran etkenler nedir? Bugün sizlere kendimce bundan bahsetmek istiyorum. Hadi gelin, 2018’in en büyük Game of the Year adaylarından biri olan bu oyuna bir de biz yorum katalım.
Western türünün kurtulamadığı “sıkıcı” damgası…
Rockstar hepimizin bildiği üzere insanları oldum olası bekletmeyi seven ama sonucunda da beklediğimize değdiğini düşündürten bir firmadır. İlk Red Dead Redemption oyununun 2010’da çıkması ardından geçen 8 yılın sonunda, firma oyunun hayranlarını ikinci bir devam oyunuyla 2018’de buluşturmuştur.
Peki çok ses getiren bu oyunu, sıkıcı görülen Western temasından ayıran en önemli şey nedir?
Red Dead Redemption bildiğimiz gibi Western teması üzerinde ilerleyen ve bu temanın her unsurunu gerektiği gibi -hatta gerektiğinden daha fazla- yerine getiren bir oyundur.
Maalesef ki Western türü filmlerde de “ağır” bulunmakla birlikte pek çok izleyicinin de tercihi değildir. Red Dead Redemption serisi bu türün evrenini, karakterlerini ve aksiyonunu o kadar iyi işlemiş ki kendinizi bir Sergio Leone filminin ortasında buluverirsiniz. Fakat oyunun filmlerden daha iyi yaptığı bir şey varsa o da bu türe kattığı karakterleridir.
Western filmlerinin öne çıkan özelliği spesifik karakter tasviridir. Kanun kaçakçısı, iyi adam, kötü adam ve de kanun adamı gibi ne yaptığı kesin belli olan karakterlere sahiptir. Seyirci, izlerken her karakterin görevini ve kişiliğini az çok tanır. Bu da çoğu insan için işin gizemini ve çekiciliğini kaçırır.
İşte Red Dead Redemption 2’nin en büyük farklılığı bu kadar sahte duran keskin karakterleri ortadan kaldırıp, yerine bugüne kadar gördüğümüz en “insan” karakteri koymak olabilir. Oyun tabii ki geneline bakıldığında yine bir kötü adam, kanun kaçakçısı ve kanun adamları arasında gidip gelse de, başrolümüz Arthur Morgan bu tanımları bozmak için adeta Rockstar tarafından bizlere altın tepside sunulmuştur.
Film niteliğinde diyaloglar ile kaçırılmaması gereken yan görevleri:
Arthur Morgan ve yaptığı seçimler, iyi veya kötü fark etmeksizin hikayenin gidişatını oldukça etkiler. En ufak bir yan görevde aldığımız bir kararın bile bizlere sonradan hatırlatıldığı bu oyunda, başrolümüzün hayatına giren her insanın onun kişiliğinde nasıl bir yer bıraktığını görmek seyirciyi en çok etkileyen ve oyuna bağlayan unsurlardan biri olmuştur.
Evrenin canlılığı ise oyunda ilerledikçe daha çok dikkat çeken bir başka önemli etken. Siz kendi işinize bakmış ilerlerken, yanından geçtiğiniz iki insanın konuşmasına dahil olarak hayatlarını değiştirebilir veya geçip gidebilirsiniz. En önemlisi de oyunun bu tür NPC dediğimiz yan karakterleri ve görevlerini zorla yaptırmıyor oluşu. Sanki gerçek bir sokakta yürüyormuşsunuz da iki insanın konuşmasına şahit olmuşsunuz gibi hissettiriyor. Aynı gerçekteki gibi konuşmaya karışıp karışmamak da size kalıyor tabii ki.
Oyunun bu gerçekçiliği bizlere tanıtması ve alıştırması için verdiği belirli bir süre var. Bu sürede Arthur ile kamp arkadaşlarını ve evreni tanımamız gerekmektedir. Western evreninin verdiği durağanlık ve olayların yavaş yavaş kurulması nedeniyle de pek çok oyuncu oyunu henüz yarısına ulaşmadan bırakmaktadır.
Avcılık sisteminin gerçeğe yakın işlenmesi -avladığımız bir hayvanın derisini yüzüp, sırtımızda taşıyıp çürümeden gerekli işlemleri yapmamız gerekmesi gibi- belirli alanlarda hızlı yürüyememe, insanlarla kurduğumuz ilişkilerin yavaş ilerlemesi gibi unsurlar barındıran bu oyun, alışılmışın dışında detayları nedeniyle çoğu insana “simülasyon” dedirtse de, ilerledikçe oyunun bu tür detayları zorunluluktan çıkarıp oyuncunun dileğine bıraktığını fark ediyoruz.
Oyun bir süre sonra öğretici kıvamdan çıkıp, “İstersen avcılık yapmayabilir, yan görevleri geçebilir ve direkt olarak ana görevlerle oyunu bitirebilirsin.” havasına girer. Fakat bence bu oyun sıkıştırılarak oynanmaması gereken ve gerçekçiliğe bu kadar yakın olması nedeniyle uzun aralar vermeden oynanıp bitirilmesinin daha uygun olduğunu düşündüğüm bir oyundur.
Karakter gelişimi ve dramanın önemi
Red Dead Redemption 2’nin “sıkıcı” bulunmasının en önemli nedenlerinden birisi de aksiyonun oyunda ilerledikçe artıyor olması. Bu zaman zarfında yaşanan dramatik olaylar ve alışma süresine katlanamayan oyuncu oyuna ara vermek isteyebiliyor.
Bunu daha iyi anlatmak için size Breaking Bad dizisinden örnek vermek istiyorum.
Dünyaca bilinen bu drama dizisi milyonlarca hayranı olmasına rağmen, bir o kadar da sıkıcı olduğunu iddia eden bir kitleye sahiptir. Dizinin bize kattığı etken yerinde aksiyonu, evreni veya akıl almaz hikayesi değil, aksine genele bakıldığında düz bir hikayeye sahip olmasına rağmen kendisine bağlayan karakterleridir. Hikayeyi önemli kılan iki ana karakterin kusursuz olmayışı ve mükemmeliyetten çok uzak oluşudur. Bizi etkileyen şey ise bu karakterlerin inanılmaz gelişimi ve aralarındaki bağ olmuştur.
Arthur Morgan da Walter White gibi mükemmel olmaktan çok uzak ve başına gelen olayların onu geliştirdiğini, değiştirdiğini bize öğreten gri bir karakterdir. Bu yolculukta başına gelenler oyuncuya bırakıldığı için, Arthur’un oyun sonunda olduğu kişinin sorumlusu da oyuncunun kendisi olur.
İşte bu karakterin yaratılışında etkisi olan bizler için karakterin değişimini görmeye başladığınız yerde oyun “akıcı” dediğimiz kıvamı alır. Aksiyon sizi sarar ve olacaklar için endişelenmeye başlarsınız. Bu sırada “Ana görevleri yapıp, bitiririm.” diye başladığınız oyunda, yan görevlerin karakterimizi ne kadar olumlu veya olumsuz geliştirdiğini gördüğünüzde oyunu böyle kestirip atamayacağınızı fark edersiniz.
Oyunun yan görevlerinin kesinlikle bazı ana görevler kadar karakterimize etkisi olduğu bölümler olmuştur ve bu görevlerin çoğu oyuncular tarafından oyunda unutulamayan anlar kısmına girmiştir.
Bu yüzden kendi adıma yeni başlayacaklar veya yarım bıraktığı için tekrar başlayacaklara tavsiye: Haritanızda çıkan her göreve bakınmaya çalışın. Unutamayacağınız bir çok anı, insan ve nasihat ile karşı karşıya kalacaksınız.
O zaman… Tamam mı? Devam mı?
Bizce Red Dead Redemption 2 kesinlikle akıcı veya sıkıcı diye net olarak nitelendirilmemeli ve herkes tarafından en az 1 kere tecrübe edilmesi gereken bir oyundur. Oyunun teması gereği bulunduğu evrenin gerçekçiliğine alışmak zor gelse de, keyifli diyaloglar, harika müzikler, inanılmaz oyun içi animasyonlar, ara sahneler ve filmlerden fırlamış aksiyon sahneleri ile birlikte oyun oynadığınız fikrinden çıkıp bir sinema salonunda bulacaksınız kendinizi.
Bu oyuna veda etmek ne kadar zor ise şuan bu yazıya veda etmekte de bir o kadar zor benim için. Yarım bırakan bir kişiyi bile oyuna tekrar başlatabildiysek, bu yazı yerini bulmuş demektir. Buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ediyorum.
Siz neler düşünüyorsunuz? Siz oyuna “tamam” diyerek yarım bırakanlardan mısınız yoksa “devam” diyerek bitirenlerden mi? Bizlerle fikirlerinizi paylaşabilirsiniz.
Kanun kaçağı olsun olmasın herkese keyifli günler dilerim.
Tekrar görüşmek dileğiyle…
Çok güzel yazmışsınız. Ben de yarım bırakanlardanım ama sebebim bu ikisi de değil 😀 en düşük ayarlarda oynamaya çalıştığım için grafikler çamur gibi olunca oynamayı bıraktım. İlerde mutlaka deneyeceğim elbette.
BeğenBeğen
Beğenmenize sevindim. Okuduğunuz için teşekkür ederim 🙂
BeğenBeğen