8 yıllık bekleyişin ardından Mount & Blade II: Bannerlord sonunda çıktı ve 43 saatlik deneyimimle oyunu sizlere yorumlamak istedim. Mount & Blade II: Bannerlord, ne kadar eğlenceli olsa da gerçekten 8 yıllık bekleyişin karşılığını verebiliyor mu?
Mount & Blade: Warband’i ne kadar sevsem de kendisine yeteri kadar zaman ayırdığımı, oyuna doyduğumu düşünüp yıllar önce oynamayı bırakmıştım ve yeni çıkacak olan Bannerlord’u beklemeye koyulmuştum. Yıllar geçtikçe Mount & Blade açlığım artmaya devam ediyordu ve bir çığ gibi gitgide büyüyordu. Benim Mount & Blade açlığım ile diğer oyuncuların beklentisi doğru orantılı olarak artıyordu ve kesinlikle karşılanamayacak bir hype bütününe dönüştü. Tıpkı Half-Life 3 gibi…
Öncekinin aynısı mı?
Mount & Blade II: Bannerlord, uzaktan bakıldığında önceki oyunun aynısıymış gibi durduğunun farkındayım. Ac Origins ve Ac Odyssey gibi sanki aynı oyunun farklı versiyonları gibi duruyor, ancak bu iki oyunu oynayanlar fark edecek ki bunlar çok farklı oyunlar. Ac Origins sıkıcı görevleriyle, bayık atmosferiyle, ilgi çekici olmayan başarısız ana karakteriyle ve fena olmayan oynanışıyla vasat bir oyun iken Odyssey ise bunların tam tersi olduğunu gözler önüne sermişti. Hatta oynanışı da daha da geliştirerek gayet güzel bir oyun olduğunu oyunculara göstermişti. Bannerlord ve Warband arasında da benzer ama aynı olmayan bir bağ olduğunu söylemeliyim. Ön yargılı olmadan oyuna bir şans verirseniz siz de görebilirsiniz. Evet, 8 yıllık bekleyişe kesinlikle değmedi ama durun bekleyin! Önümüzde duran oyun da hiç fena değil.
Mount & Blade II: Bannerlord’u genel olarak beğendim. Mount & Blade’i ilk defa oynayan insanlar, oyunun yapısını görünce biraz şaşırabilir. Çünkü sandbox bir oyun olduğu için kendini ortada bomboş kalmış hissediyorsun. Oyun seni tamamen özgür bırakıyor ve ne yapmak istersen onu yapabiliyorsun.
Bannerlord, ilk başta sizi görevlere yönlendiriyor. Diğer oyunlar gibi görev yapıyım derseniz ise sizi sıkıcı görev zincirleri bekliyor diyebilirim. Ben ise birkaç görevden sonra gönüllü askerler toplayıp bol bol çapulcu avladım. Daha sonra ise minik minik köyler yağmalarken başka bir şeyi merak ettim, ticareti…
Bannerlord’da Ticaret
Mount & Blade’de kendimi ilk defa ticarete kaptırdım ve olabildiğince her şehirde, köyde piyasayı takip etmeye çalıştım. Piyasayı etkileyen onlarca değişkenin olması, oyuna güzel bir tat katmış. Mesela bir şehre yüzlerce kilo tuz satmaya gidiyordum, meğersem gittiğim şehir kuşatma altındaymış ve büyük bir şanssızlığa sahip olduğumu fark ederek tuzumu satamadım. Üzgün üzgün kuşatmanın bitmesini beklediğimde ise beni küçük bir sürpriz karşıladı. Kuşatma esnasında şehirde hiç tuz kalmamış, 1 gram bile. Haliyle tuzu fahiş fiyattan satabileceğimi fark edip pis pis güldüm. Eğer benden önce bir kervan gelip oraya tuz getirmiş olsaydı, ben kar edemeyecektim.
Dövüş sisteminin fizik motoruyla tanışması
Dövüş sistemine gelirsek, bakın işte Mount & Blade II: Bannerlord sizi orada şaşırtabilir. Uzaktan bakıldığında sanki aynıymış gibi duruyor, fakat bir kere bile bir adama vurursanız fark edeceksiniz ki güzel değişiklikler yapılmış. Dövüş sisteminin temelini koruyarak animasyonları fiziğe uygun bir şekilde yedirmişler. Böylece vuruş hissini rahatlıkla hissedebiliyorsunuz. Ayrıca Warband’de dövüşü bir türlü beceremezken, Bannerlord’da zamanla uyum sağlamayı başardım ve dövüşler benim için inanılmaz keyifli bir challenge oldu.
Daha derin bir oyunu hak etmedik mi?
Açıkçası oyunun ana mekaniği denebilecek olan sefer haritasını geliştirmelerini beklerdim. Elbette görsel olarak geliştiği çok belli, özellikle sular o kadar güzel gözüküyor ki bahsetmeden geçmek istemedim ama keşke görsellik dışında da gelişseydi. Mekanik olarak derinleştirmelerini isterdim. Mesela ben bir yoldaşımla konuşmaya çalışıyorum, haritada onun peşinden koşturarak zaman, erzak, dinar kaybediyorum. Oysa ki yoldaşımla konuşmak istediğimi belirtebileceğim bir mekanik olsa o sabit beklese veya bana doğru gelse ne kadar hoş olurdu. Bir lordla veya kralla konuşmak istiyorum, aksi yönde koşuyor, sizinle savaşmak dışında asla üzerinize doğru gelmiyorlar. Bu mekaniği nasıl gözlerinden kaçırmışlar hiç anlamıyorum. Kervanlar uçak gibi giderken, gelişmiş krallıkların altlarında motorlar oluyor. Sadece konuşmak için bile yetişmek çile haline geliyor. Tabii ki savaşmak isteyince de yetişemiyorsunuz. Peki ne yapabilirlerdi ?
Hız dengeleri eğer böyle kalacaksa, kervanların ve lordların gidecekleri güzergahları rüşvetle askerlerden öğrenebilirdik. O gidecekleri rotalara göre haritada pusu kurup, tam yanımızdan geçtikleri anda ağaçların arasından bağırarak çıkardık. Pusu mekaniği nasıl akıllarına gelmedi ki? Hatta bu fikri geliştirebilirlerdi de. Pusudan önce düşmanın bir komutanıyla konuşabilsek, düşman ordusunun %20’sini satın alıp pusu anında benim tarafıma geçin ve benim adıma savaşın gibi bir seçenek ekleseler oyuna, o kadar derinleşir ki… O ihanetlerle oyun iyice yılan hikayesine döner ve hainleri avlamaya çalışan lordlarla bir kaos ortamına girerdik.
Grafikler, beklediğimden çok daha iyi. Gökyüzü ve su efekti inanılmaz hoşuma gitti, sefer haritasında köprü altlarından suların köpürerek akışı gayet güzel olmuş. Optimizasyon sıkıntılarından dolayı oyunu ultra ayarlar da oynayamıyorum ama ultra ayarlarda oynayanları izledim ve ağzım açık kaldı. Yüksek ayarlarda kalabalık kale kuşatmalarının atmosferleri gerçekten güzel duruyor.
8 Yıllık Bekleyişe Karşılık Yaşamayan Bir Dünya
GTA V gibi gerçekten bir yaşayan dünya yapmalarını elbette beklemiyordum da bu kadar ölü bir dünya da beklemiyordum. Köyler hem boş, hem de olan npcler heykel gibi duruyor ayakta. Sadece bir, iki tanesi kendilerine çizilen rotalarda devriye geziyor, bu da pek yaşayan dünya hissi veremiyor haliyle. Görsel anlamda veremediklerini, diyaloglarla da veremiyorlar. Kendini tekrar eden diyaloglar, yaptığınız eylemlere göre de değişiklik göstermiyor. Hatta 10 saniye sonra konuştuğunuz npc, “çok uzun zaman oldu” diyebiliyor.
Saydıklarımın dışında en acil sorun, krallıkların kartopu efektini kullanmalarıydı. Bir krallık kazanmaya başladığında tüm haritayı egemenlik altına alıyordu ki bunu 1.05 patchi ile düzelttiler. Sık sık patch çıkartıp oyunu hızlı bir şekilde düzelttikleri için TaleWorlds’ü takdir ediyorum. 8 yıllık süreci arayüzü 3 kere değiştirerek, kendi oyun motorlarını yazarak, her beğenmedikleri şeyi baştan tekrar yaparak zamanlarını pek verimli geçirmediklerini düşünsem de şu an toparlanmaya başlamış gibiler. Bannerlord’un geliştirme sürecini ben Anthem’a benzetiyorum. Orada da ilerleme süreçlerini pek verimli geçiremiyorlardı ve 7 yıllık gelişimin sadece son 1.5 yılı verimli geçmişti. Sabit kalıp hiçbir fikri onaylamıyorlardı, umarım Bannerlord’un sonu Anthem gibi olmaz.
Karar
Son olarak arayüzü ben gayet beğendim. 3 kere değiştirmelerine kesinlikle değmiş. Hem temiz olmuş, hem de menüleri daha efektif hale getirmişler. Şehre girmeden tutsaklarımı satabiliyorum, konuşabileceğim npcleri görebiliyorum ve daha bir sürü şeyi menüler sayesinde kolaylıkla halledebiliyorum. Genel olarak yorumlarım bu şekilde. Oynanmaya değer olduğunu düşünüyorum. Belki almakta acele etmeyebilirsiniz, oyun hızlı bir şekilde gelişiyor. Yapmaları gerek çok fazla şey var, ancak bu hızda ilerlerse 1.5 yılda tam sürüm versiyonunda oyun harika bir oyuna dönüşebilir. Zaten steam istatistiklerinde en çok oynanan oyunlar listesinden düşmediğini de görebilirsiniz. Hatta steamspy verilerine göre Bannerlord 2-5 milyon arasında bir satış yapıldığını düşünülüyor. Steam’de 2020’nin en iyi çıkış yapan oyunu oldu. Hatta çıktığı saatte Steam çöktü. Mount & Blade II: Bannerlord’a bence minik bir şans vermelisiniz. Kızgınsınız biliyorum, 8 yıllık beklemeye değmedi. Kızgın olmakta da haklısınız. Çünkü 8 yıl çok uzun bir süre. Rockstar Games, 8 yılda Red Dead Redemption 2 gibi devasa bir oyun yapıyor. Santa Monica’nın da 5 yılda yeni God of war’ı geliştirdiğini düşünürsek, TaleWorlds’ün 8 yılı kötü kullandıklarını söyleyebiliriz. Yine de bence sakinleşip oyuna bir göz atabilirsiniz. Büyük değişiklikler olmasa da gördüğünüz minik ayrıntılar hoşunuza gidecek.
Merhabalar. Yerli ve yabancı oyun basınını az çok takip eden biri olarak, sizlerin de hem şahsi hem de geekveotesi twitter hesaplarınızdan takip ediyorum. Siteni de gayet güzel görünüyor. Başarılar dilerim.
Sadece ufak bir şey söylemek istiyorum; değerlendirme yaparken başlıklar altında yaparsanız çok daha akıcı bir yazı olur bence. Yani mesela “ticaret”, “savaş mekanikleri”… gibi.
Tabi büyük ihtimalle siz de bunun farkındasınızdır fakat bir okuyucu olarak belirtmek istedim.
Başarılarınızın devamını dilerim.
Çok hoş ve sade bir tasarım olmuş.
İyi çalışmalar 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Aslında bazı yazılarımızda öyle yapıyoruz, bazılarında yapmıyoruz. Dediğin gibi okuyucuya daha akıcı bir okuma sunmak adına daha çok üstüne yoğunlaşmak gerek.
Yazarken kendimizi sınırlandırmamak adına genelde başlıklar koymuyoruz ama yazı bittikten sonra genel başlıklar koyulabilir, yorumun ve desteklerin için çok teşekkür ederiz
BeğenBeğen