Cyberpunk 2077: Beklediğimiz Değil, İhtiyacımız Olan Oyun

Büyük heyecanla beklediğimiz Cyberpunk 2077 birkaç erteleme sonunda çıktı! Biz de yan görevleriyle birlikte oyunu 50-55 saat oynayıp bitirdik. Paragraflarca teknik sıkıntıları hakkında değil tamamen oyunun kalitesi hakkında konuşacağız. Şaşırırsınız ama biz genel kanının aksine çok keyif aldık. Beklediğimiz oyun kesinlikle değil, ancak ihtiyacımız olan oyun olduğu konusunda herkes hak verebilir.

Hikayeye küçük bir göz atalım

Merak etmeyin, hikayenin ilerisinden herhangi büyük bir spoiler vermeyeceğiz. Oyun çıkmadan önce bilinen giriş kısmını anlatıp bırakacağız. Oyunu zaten oynamış olanlar bu kısmı atlayabilir. Direkt “beklediğimiz oyun değil” başlığına geçebilirsiniz.

Tehlikelerle dolu Night City’de V(bizim oynadığımız karakter) ile şehrin efsanesi olmaya çalışıyoruz. Yüzlerce tehlikeli iş yaparken güzelce yükseliyoruz ve bir yerden sonra büyük bir iş teklifi geliyor. Bir biyoçipi çalmamız için bizi gönderiyorlar ve olaylar sonucu biyoçipi kafamıza takıp kaçmak zorunda kalıyoruz. Biyoçipin içinde de bir benlik yüklüymüş. 50 yıl önce ölen efsanevi rock yıldızı ve terörist olan Johnny Silverhand(Keanu Reeves)!

 

Batman Arkham Knight’taki Jokeri halüsinasyon olarak sürekli görmemiz gibi Cyberpunk 2077’de Johhny’i görüyoruz. Tüm görevlerde iki benliğin aralarındaki konuşmalarla tanık oluyoruz, bu ikili sayesinde hikaye hem daha keyifli ilerliyor hem de ilerleyişi derinleştiriyor. Daha sonra ise biyoçipin vücudumuza zarar verdiğini fark ediyoruz ve oyun orada başlıyor, tüm oyun boyunca biyoçipten kurtulmaya çalışıyoruz. Biyoçipin ekstra olarak bize faydaları da var ama onu oyunu oynadıkça görürsünüz.

Beklediğimiz oyun değil

Cyberpunk 2077 için Baldur’s Gate/Divinity gibi hardcore RPG ile Call of Duty gibi sinematik deneyimi birleştiren oyun olması gibi bir beklentimiz vardı. Evet uçuk bir beklentiydi ama CD Projekt Red bu oyundan ne beklememiz gerektiği konusunda yeterince açık olmadı. Yeni nesil modern bir RPG-Açık Dünya yorumu görmeyi beklerken modern bir Aksiyon/Macera yorumu bizi karşıladı. Tıpkı 2019  Haziran ayında Twitter açıklamalarını sonradan değiştirmeleri gibi…

The Witcher 3: Wild Hunt’ı bazı kesimler RPG olarak görmüyordu, RPG’yi ne olarak gördüğünüze göre değişir. Kendi karakterimizi yaratamayıp üstüne karakter özelleştirmede ve karar vermede yeteri kadar derin olmamasından dolayı eleştiriliyordu. Ne yaparsak yapalım Geralt oynamak zorunda kalıyorduk. Cyberpunk ise gerçek rol yapma oyunu olacak şekilde beklemeye koyuldular. Sizler için üzücü bir haberimiz var. Ne yazık ki Cyberpunk’da da ne yaparsak yapalım V oluyoruz. Daha saldırgan veya daha sakin bir V yaratmak sizin elinizde. Karakterin sadece %30’luk bir kısmına etki edebiliyoruz, geri kalan %70’lik kısım herkeste aynı. Zaten CD Projekt de bunu yapmak istemiş, derin bir rol yapma oyunu yapmak istememişler.

RPG soslu Aksiyon-Macera

Oyunun 10. saatimize geldiğinde o beklediğimiz devasa çeşitliliklerle dolu rpg oyunu olmadığını anlayıp beklentimizi tamamen konsantre bir aksiyon-macera oyunu olarak değiştirdik. O kısma kadar keyif alıyor olsak da ne beklememiz gerektiğini fark edince daha çok eğlenerek ilerledik. Çünkü rol yapma oyunu değil, rol yapma soslu bir aksiyon macera oyunu. Aşırı lezzetli bir sos, oyuna çeşitlilik ve derinlik katan güzel bir sos. Bazı seçimler önemli bazı oynanış mekanikleri derinlikli.  Fakat sosun ötesine asla geçemiyor. Yaşam yollarından (Life-pathler) bile belli. Sadece 20 dakikalık farklı bir oynanış ile başlıyorsunuz seçtiğiniz yaşam yoluna göre hikaye değişmiyor. Keşke Corpo’ya, Nomad’e ve Street Kid’e özel görevler olsaydı. Mesela Panam’ı sadece Nomad’ler tanıyabilseydi, diğerleri o görevi yapamasaydı daha hoş olabilirdi. Lifepath’ler ile bazı diyaloglarda küçük nüanslar değişiyor o kadar. Fakat gerçekten o derinlikte bu oyunu bu kadar kısa yapabilirler miydi? Pek sanmıyoruz.

Cyberpunk 2077 aslında 2013 yılında değil, 2016 yılında tam anlamında geliştirilmeye başlandı. Blood and Wine’dan sonra odaklarını yeni oyunlara göz dikebildiler. 4 yılda hem aşırı derin bir açık dünya rol yapma oyunu hem de çok emek isteyen sinematik sahneleri bir araya getirmek için yeterli süre değil. 3 yılda Divinity Original Sin 2 yapıldı, 5 yılda Uncharted 4 yapıldı. Bunların ikisini 4 yılda tek bir oyundan beklemek neredeyse imkansıza yakın olduğu belliydi. Hem sinematik bir deneyim olan hem de seçimlerin hikayeyi çok etkilediği Detroit Become Human bile 5 yılda yapıldı ki Detroit’te ne açık dünya var, ne de oynanış var. Bizim istediğimiz oyun ancak 7-8 yıl boyunca odaklanarak çok sıkı çalışarak geliştirilse var olabilirmiş gibi duruyor. 

Peki Neden ihtiyacımız olan oyun?

Ubisoft oyunlarını çocukluğumuzdan beri çok sevsek de tüm oyun sektöründeki açık dünya oyunlarının Ubisoft oyunlarına dönmesine hiç sıcak bakmıyoruz. Oyunlar birbirlerine o kadar benzedi ki zaten Ubisoft bile bunu kabullenip geçen sene tüm oyunlarını erteledi. Hatta başka stüdyoların açık dünya oyunları da ertelendi. Temel döngüleri hepsinin aynı ve her oyun aynı şeyi tekrarlıyoruz. Bu yüzden çizgisel oyunlara Max Payne ve Dishonored gibi oyunlara özlem duyuyoruz. Cyberpunk’da tam bu bunalımları yaşarken çıkageldi. 

Her ana görev cidden ana görevmiş gibi hissettiriyor. Saçma bir cümle gibi geldi değil mi? Günümüzün açık dünya oyunlarında açık dünyada ne yaparsak ana görevde de aynısını yapıyoruz. Kale temizliyorsunuz kendi isteğinizle, sonra ana göreve giriyorsunuz yine kale temizliyorsunuz. Ne bir hikaye ne bir farklılık size sunulmuyor. Cyberpunk’ta ise ana görevler yüksek bütçeli filmmiş gibi hissettirmesinin dışında yan görevler daha da güzel. Ağzımızı açık bırakan yan görevler vardı. Yan görevler hakkında küçük spoiler: Başkanlık Seçim entrikalarına karıştığımız bir yan görevden insanlara işkence yapan bir çiftliğe kadar çeşitli görevler sizi bekliyor.

Good Morning Night City!

Cıvıl cıvıl şehirde kaybolup bol bol araba sürdük. Elbette GTA 5 kadar iyi değil ancak araba sürüş mekanikleri gayet keyifli. Fast Travel az yapıp her yere neredeyse arabayla veya motorla gittik. Pahalı arabaları sürmek daha da keyifli. NPC’lerin ölü yapay zekası dışında şehir gerçekten yaşıyor gibi. Tasarımı, fakir-zengin ayrımı ve devasalığı bizi gerçekten büyüledi. Uzun zamandır bir oyunun dünyasının içine çekilip kaybolmuş gibi hissetmemiştik. Gece olunca ışıkların oluşturduğu yansımalarla (PC’de RTX 2060 ile ultra ayarlarda) birlikte şehir daha da harika gözüküyor. Şehrin dışındaki dev çöplükle doğaya ne kadar zarar verdiğimizi hissediyor, şehirden sürgün edilen göçebelerle karşılaşmamayı umarak tehlikeli yollara çıkıyorsunuz.

Combat’ta da hem hack üzerinden hem de stealth olarak ilerledik. Gerektiği yerlerde silahlarımızı çıkarıp konuşturduk, hack’i gerçekten efektif kullanarak savaşırsanız büyük bir haz alacağınızdan emin olabilirsiniz. Hiç arabanızdan inmeden düşmanları birbirine düşürebilir veya tam ortalarındaki kişinin bombasını hackleyip herkesi öldürebilirsiniz. Oynanış da diyalogların aksine gayet derin ve çeşitlilik sunuyor. İsterseniz yakın silahlarla haşır neşir olarak ilerler, isterseniz kılınızı kıpırdatmadan Netrunner olarak ilerler veya isterseniz de silahlarınızı çıkarıp aksiyonun içine atlayabilirsiniz.

illüzyon kırıldı

Şimdi minik bir endişemizi sizlere anlatmak istiyoruz. Özellikle rol yapma oyunlarında illüzyonun önemi çok büyük. Sanki kendi kararınızı veriyormuş, kendiniz o evrende geziyormuşsunuz gibi hissetmek çok önemli. Ancak oyunun çalışmayan, çöken, bozulan yapısını ve sıkıntılı fizik motorunu görünce çoğu insandaki illüzyon duvarı kırıldı. Oyun düzelse bile bazı insanlar asla eğlenmeyecek. Gelelim illüzyonun diğer tarafına. CD Projekt Red, oynanış fragmanlarında bize daha dürüst olup bu bir aksiyon/macera oyunu, biraz kendi yorumumuzu kattık diyebilseydi biz bu oyunu yine de ön-sipariş yapardık. IGN gibi oyun basınlarının ön inceleme yaparak aksiyon macera oyunu değil “hardcore RPG” demesi de beklentimizi farklı yerlere çekti. Çok fazla şey üst üste geldi ve bugünkü Cyberpunk 2077 kaosunun ortasında kendimizi bulduk.

Hikayeyi, dünyasını ve karakterleri çok özleyeceğiz. V, Jackie, Johnny, Judy, Panam, Evelyn, Delamain, Rogue, Viktor, Misty, River, Elizabeth, Jefferson, Barry ve daha birçok Cyberpunk 2077 karakteri hem kalbimize hem zihnimize kazındı. Onlar adına tekrar tekrar oynayıp eğlenebileceğimiz bir dünya var artık. Şubat ayındaki gelecek güncellemelerden sonra oyunu mutlaka bir göz atmanızı tavsiye ediyoruz. Türkçe çevirisini de bir hayli beğendiğimizi söyleyelim. Cyberpunk 2077, yılın en çok zevk aldığımız oyunlardan biri oldu.

Görüşürüz Night City…

Cyberpunk 2077: Beklediğimiz Değil, İhtiyacımız Olan Oyun” üzerine 2 yorum

  1. Oyun çok kısa geldi sanki bi diziye başlayıp 10 ölümde final yapması gibi içime oturdu mutlaka dlc lerle desteklenmeli ana hikaya çok kısa ve ana hikaye bitince yan hikaye yapamama gibi şeylerde var iştah açıcı ama o iştahı kapatacak içerik maalesef yok .

    Beğen

  2. Şahsen cyberpunk incelemesi okumak gibi bi amacım yoktu ama başlık direkt dikkatimi çekti. Böyle devam edin

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.