Geçtiğimiz günlerde Upload’ı severek izledikten sonra The Good Place de benim için gündeme geri gelmişti. Upload izlerken gözüme batan hataları, The Good Place yapmamış olabilirdi. Uzun süredir ertelediğim diziyi, Pınar’ın da ısrarlarıyla sonunda izledim. Şaşırtıcı ve sürükleyici yapısıyla beni büyülemekle de kalmadı, en sevdiğim dizilerden biri oldu…
The Office ve Brooklyn 99 yaratıcılarından olan Micheal Schur, durmak bilmeden güzel diziler yazmaya devam ediyor. The Good Place, karakterlerimizin ölmesiyle birlikte başlayan 4 sezonluk sürükleyici bir macera. Spoiler vermeden şöyle anlatalım: Yanlışlıkla cennete girdiğini öğrenen Eleanor, cehenneme gitmek istemediği için bu durumu gizlemeye çalışır ve komik durumların ortasında kendisini bulur.
Öldüğünüzde bu koltuğa ışınlanıyor ve sizi karşılamalarını bekliyorsunuz. Duvarda “Hoş geldiniz! Her şey yolunda” yazmasının sebebi de panik yapmamanız için elbette.
Eğlenceli ve Doğal Karakterleri
Eleanor’un bencilliği, Jason’ın salaklığı, Tahani’nin narsistliği, Chidi’nin kararsızlığı, Janet’ın saflığı ve Micheal’ın mükemmeliyetçiliği inanılmaz bir kaos yaratıyor. Aralarındaki oluşan kimya sayesinde dizi hem sürükleyici hem de bir o kadar eğlenceli oluyor. Zaman zaman Eleanor’un aşırı fazla bencil olmasına ve Jason’ın aşırı salak konuşmasına sinirlensem de aslında karakterlerinin gelişimini görmek beni bir hayli tatmin etti. Karakterlerin aslında kendilerine özgün kişilikleri ve doğal oluşları beni etkiledi. Özellikle Chidi’ye biraz fazla benzediğim için dizinin karakterlerini ekstra doğal ve samimi buldum. Hem karın ağrılarıyla hem detaylara dikkat edişiyle hem de kararsızlığıyla Chidi’nin aslında ben olduğumu söyleyebilirim.
The Good Place’in mimarı olan yaşlı Micheal karakterine de bayıldım. Uzun boylu oluşu, beden dilini harika kullanıyor oluşu, komik mimikleri, ses tonu ve enerjik oluşu beni büyüledi. Micheal’ı her zaman hatırlıyor olacağım.
Heyecanlandıran Olay Örgüsü
Eleanor’un cennete yanlışlıkla gönderildiğini anlamasıyla maceralarımız başlıyor. Cennetteki herkesin dünyada iken büyük iyilikler yaptığını gören Eleanor, kendini kötü hissediyor ve cennete yanlışlıkla girdiğine daha da emin olup bu sırrı saklamak için her şeyi yapıyor. 4-5 bölümde bir hikayeler tamamlanıyor ve hemen ardından daha heyecanlı bir şey oluyor. Bir sit-com’da bu kadar fazla hikaye görmeyi hiç beklemezdim, The Good Place beni her anlamda şaşırtmayı başardı. Tam tempo düşecek gibi oluyor, hikaye kendini tamamlamış gibi oluyor derken aniden devasa bir sorun çıkıyor ve o panik havasına siz de kapılıyorsunuz. Durumun içinden nasıl kurtulacaklarını izlemek için ekran başından ayrılamıyor ve arka arkaya birden fazla bölüm izlediğinizi fark ediyorsunuz.
Düşük Bütçesini Zekice Gizlemesi
Game of Thrones’un dizi sektörüne yaptığı devrim ile her şey değişti. Çünkü dizilere aslında daha çok bütçe ayrılabileceğini kanıtlamıştı. Yüksek prodüksiyon bütçelerine sahip olan dizilerin daha çok para kazandırdığına emin olan yapımcılar büyük bir hırsla bu büyük dizileri yapmaya başladılar. Amazon da her dizisiyle yüksek bütçeyi korumaya çalışıyor. Peki ya The Good Place? The Good Place NBC’nin yaptığı bir televizyon dizisi. Haliyle bütçesi devasa boyutlarda değil. Ortalama bir dizi bütçesinden bile düşük olabilir. Bu düşük bütçesini ise zekice gizleyerek aslında düşük bütçeli olduğunu seyirciye hiç hissettirmiyor. Böyle işlere ekstra hayran oluyorum. Bu ayrıntıları düşünmeleri hoşuma gidiyor. Melekleri, cenneti, cehennemi ve ahiretin işleyiş yapısını bütçeyle doğru orantılı tasarlamışlar ve güzel kotarmışlar. Her yere efekt koymaktansa diyaloglarla açığı kapatıyor. Neyin neden olduğunu veya neden olmadığını dair ikna edici cevaplar alıyorsunuz. Herhangi bir CGI gördüğünüzde ise güzel durması için ellerinden geleni yaptıklarını görüyorsunuz. Elbette film kalitesinde olmuyor ama berbat da olduğunu söyleyemeyiz.
The Good Place En Sevdiğim Dizilerden Biri Oldu
The Good Place izlemek yerine hala yazımızı okuyorsanız, lütfen okumayı bırakın ve koşarak The Good Place izlemeye başlayın. Kesinlikle izlemenizi öneriyoruz hatta şiddetle tavsiye ediyoruz. Zekice yazılmış senaryosuyla, canlı renkleriyle, neşeli atmosferiyle, samimi ve doğal karakterleriyle diziye hayran kaldık.
The Good Place’in benim için anlamı büyük. Büyük bir keyifle ve mutlulukla izlerken aynı zamanda hayatımı da daha çok sevdirdi. Daha neşeli ve mutlu hissettiğimi söyleyebilirim. Genelde sit-com’larda pek gülmeyen kendi içimde eğlenen biriydim ama The Good Place’de neredeyse her bölüm birden fazla kahkaha attım. Dizi bitse bile hala daha neşeli ve mutlu hissetmemle birlikte diziye karşı kendimi çok minnettar hissetmeme de sebep oldu. Çocuk olduğum zamanlardaki mutluluğumu ve neşemi geri getirdi. Disney Channel’da çocukken izlediğim o güzel dizileri hatırlattı. Seni çok seviyorum The Good Place. Her bir karakterini ve her anını sonsuza dek hatırlayacağım. 5-10 yıl sonra tekrar baştan izleyene dek görüşürüz sevgili dostum…