Potansiyeli Harcanan Oyun! Tales of Kenzera: ZAU İncelemesi

Bazı oyunların kendilerinden çok arkaplan hikayeleri ilginç olur. Daha önceden bilmeyenler için diyorum, kaçınız bu oyunun yapımcısının Assassin’s Creed: Origins’ten Bayek’i seslendiren ağabeyimizin oyunu olduğunu biliyordu? Abubakar Salim’in kurmuş olduğu Surgent Studios tarafından geliştirilen Tales of Kenzera: Zau şu sıralar çok fazla çıkan başka bir metroidvania macera oyunu. Burada ilginç olan ise Abubakar Salim’in oyunun hikayesine olan etkisi. Eğer merakınızı bu yöne çekebildiysem ne mutlu, çünkü oyunun en çok hoşuma giden tarafı bu.

Kederli ve Gerçek Bir Hikaye

Hikayenin çıkış noktasını anlatmak için sizleri geçmişe götürüyorum. Abubakar Salim, babası Ali Salim ile küçüklüğünden beri bir sürü video oyunu oynayarak büyüyor. Hatta babasıyla aralarında oluşan bağın bu video oyunlarını olduğunu da belirtiyor. Fakat maalesef 2013 yılında Ali Salim kanserden dolayı vefat ediyor.

2019 yılında ise Abubakar Salim, Surgent Studios’u kuruyor. Bu stüdyo ile çıkarmak istediği ilk oyunun ise babasına adamak istiyor. Hikayeyi bu yönde kuran Abubakar Salim’in konuyla ilgili çok güzel bir sözü var. “Bu oyunun yapımı, babamla iletişim kuruyormuş gibi hissettiriyor, babama söylemek istediğim şeyleri, bana söylediklerini ve hatırladıklarımı aktarmak – hepsi bu oyunun içinde yansıtılmış durumda.”

Oyunda ise babasının ölümün ardından hüzün yaşayan Zuberi’nin hikayesine konuk oluyoruz. Bantu masalı temasını kendine odak noktası alan oyunda, hikayenin ana odağı Zuberi’nin babasını ölümden geri getirmek. Bunun için ise ölüm tanrısı Kalunga ile pazarlık yapan Zuberi’nin yoldaki mitoloji ve kozmik güçlerle karşılaştığı bir hikaye deneyimliyoruz. Değer verdiği birini kaybeden bir insanın hikayeden çok etkileneceğini düşünmekle birlikte, hikayenin maalesef iyi olduğunu çok fazla söyleyemeyeceğim. Fakat metroidvania türünde hikaye bekleyen çok kişi var mı onu bilmiyorum. Böyle oyunlarda ben çok fazla hikaye aramama rağmen bu anlattığım keder hikayesi beni gerçekten içine çekmişti.

Sinir Eden Platform Ögeleri

Platform oyunu yapmaktan gerçekten zor bir iş bunun farkındayım. Ama doğru şeyi yapmama rağmen bana ödül vermeyen oyunlara gıcık oluyorum. Oyunun platform kısmını ben insanı sinir etmek üzere kurduğunu düşünüyorum. Buraya şimdi videosunu koyamıcam fakat gerçekten kolay bir atlayışı yeri geliyor 3-4 kere denediğimi hatırlıyorum. Çünkü platform kısmında ufaktan bir kütüklük var.

Oyun ilerledikçe platform kısımlarının zenginleştiğini inkar etmem ise yalancılığa girer. Oyun gerçekten sizlere sürekli yeni bir mekanik sağlıyor. Mesela benim en sevdiğim mekanik akan suları dondurmak oldu. Bu sayede gerçekten eğlenceli kısımlar da eklemişler. Fakat dediğim gibi karakterin platform hareketlerinde kütüklük olduğu için gerçekten sinir ettiği noktalar oluyor.

Fena Olmayan Dövüş Sistemi

Oyunun beni şaşırtan kısmı ise kesinlikle dövüş sistemi oldu. Temelde sizlere özel güç veren iki tane maskeye sahipsiniz. Ay ve Güneş Maskeleri olarak isimlendiren bu iki maskeden Ay Maskesi uzak mesafe saldırılar için kullanılıyor. Güneş Maskesi ise tam tersi işlevde yakın dövüş için kullanılıyor. Oyun başında dövüş sisteminin sıkıcılığından mırın kırın etsem bile ilerleyen bölümlerde elde ettiğiniz yeni yetenekler ile gerçekten harika kombolar çıkartabiliyorsunuz. Tek tuş ile bu iki maske arasında geçiş yapmak da ayrı bir zevk katıyor.

Beni şaşırtan kısım ise dövüş sisteminin kalitesinden ziyade zorluğu oldu. Dövüş sisteminde kesinlikle bir öğrenme eğrisi var. Oyunda bazen üç düşman arasında kaldığım zaman elim ayağım dolaşıyordu. Hatta bir asansör kısmı var oyunun başları sayılabilecek bir yerde… Az küfür etmedim öyle söyleyeyim. Fakat alıştıktan sonra boss savaşlarında dahi zorlanmıyorsunuz. Bu arada boss savaşları oyun içerisinde çok fazla olmasa bile eğlenceli olduğunu da belirtmem lazım.

Ses ve Sanat Tasarımı Hayran Ediyor

Benim bu tarz oyunlarda en çok dikkat ettiğim nokta (oynanış hariç) ses ve sanat tasarımı oluyor. Çünkü 2D platform oyunların çoğu adını ilk başta bu sayede duyuruyor. İster piksel bir grafik tasarımı olsun, ister bu Tales of Kenzera: Zau gibi bir grafik tasarımı olsun. Önemli olan önce sanat sonra ise ses tasarımı. Bu konularda ise oyunun başarılı olduğu bir diğer noktalardan biri. Bazen öyle manzaralar ile karşılaştım ki elime kahvemi alıp, yağlı boya tablosu izliyorcasına ekrana dakikalarca baktım.

Playstation 5 ile Grafik Sıkıntısı

Oyunun sanat tasarımı her ne kadar harika olsa bile Playstation 5 ile performans modunda oynarken pikseller çok göze batıyor. İşin komik tarafı oyunu grafik moduna aldığınızda bile aralarında çok fark yok. Mantık olarak çok sistem istemeyen bir oyunda nasıl bu kadar pikselli bir görüntü sunabildiler cidden merak ediyorum. Daha geçen aylarda çıkan Prince of Persia: The Lost Crown bu konsolda 4k/120fps olarak yağ gibi akıyordu.

Sonuç Olarak ise…

Tales of Kenzera: Zau benim radarımda olan ama çok da heyecanla beklemediğim oyunlardan biriydi. Oynadığım için mutluyum fakat piyasada çok fazla rakibi olduğu bu dönemde öne çıkabileceğini düşünmüyorum. Sanat tasarımı ve dövüş sistemi maalesef oyuna iyi demem için yeterli kalmıyor. Eğer platform ögeleri biraz daha akıcı olup, hikayeyi gerçekten güzel şekilde aktarabilseydi unutamayacağım bir deneyim olurdu. Fakat bu haliyle büyük ihtimalle unutacağım bir oyun olacak.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.